Faturanın Hukuki İşlevi, İspat Gücü Ve Faturaya İtiraz

 

Ticari hayattaki belirlilik ve istikrarın sağlanması, hukuki güvenlik ilkesine ve ülke ekonomisine katkı sağlayan önemli unsurlardan biridir. Tacirlerin yaptıkları sözleşmelerin belgelenmesi ve kaydedilmesine yarayan faturalar, ticari ilişkilerde bu unsurun hayata geçirilmesini sağlamaktadır.

Bu bültende tacirlerin uygulamada en sık kullandığı belgelerden olan faturanın şekli şartları, fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması karinesi, faturaya itiraz etmenin ve etmemenin hukuksal sonuçları ve faturaların ispat gücü hakkında bilinmesi gerekenlere değinilecektir. Uygulamada sıkça karşılaşılan fatura kaynaklı hukuki uyuşmazlıklara ve yüksek yargı kararlarından örneklere yer verilerek çözüm önerileri sunulacaktır.

Fatura nedir, ne zaman ve nasıl düzenlenir?

Hukukumuzda, fatura düzenlemek gerçek veya tüzel kişi tacirler bakımından bir hak ve yükümlülük olarak karşımıza çıkmaktadır. Tacir sıfatını taşıyan ve vergi mükellefi olan her gerçek ve tüzel kişi fatura düzenlemek hak ve yetkisine sahiptir.

Fatura, Türk Ticaret Kanunu(TTK)’da tanımlanmamıştır. Vergi Usul Kanunu(VUK), TTK ve Yargıtay içtihatları referans alınarak şöyle bir tanımlama yapılabilir: “Tacirin, ticari işletmesi bağlamında bir mal satması, hizmet görmesi veya iş yapması karşılığında bu malı alan, hizmetten yararlanan ya da işi yaptıran kişinin borçlanmış olduğu miktarı belgelemek amacıyla düzenleyip karşı tarafa verdiği ticari vesikadır.” Tanımdan yola çıkarak, tacirin bir fatura düzenlemesi ancak karşı tarafla yaptığı bir sözleşmenin varlığı halinde mümkündür. Tacir faturayı aralarındaki mevcut sözleşmeye uygun olarak düzenlemelidir. Ancak faturanın düzenlenmiş olması tek başına bir ticari iş ilişkisinin, bir sözleşmenin varlığını kanıtlamaya yetmez. Sözleşme ilişkisinin faturanın muhatabı tarafından inkar edilmesi durumunda, faturayı düzenleyenin bu sözleşmenin varlığını ispat etmesi gerekecektir.

Faturalarda olağan içerik(mutad münderecat) şeklinde adlandırılan, satılan malın veya görülen hizmetin cinsi, türü, miktarı, borçlanılan tutar gibi unsurlar belirtilmektedir. VUK madde 230’a göre bir faturada en az şu kayıtlar yer almalıdır;

  • Faturanın düzenlenme tarihi seri ve sıra numarası
  • Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası
  • Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası
  • Malın veya işin nev’i, miktarı, fiyatı ve tutarı
  • Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası

Faturanın yukarıda belirtilen şartlara uygun olarak ve sözleşme şartlarına koşut biçimde düzenlenmesi ve karşı tarafa tebliğ edilmesi gerekmektedir. Fatura karşı tarafa uygulamada taahhütlü ve iadeli taahhütlü posta yollarıyla, noter marifetiyle, alındı şerhli tutanakların karşı tarafa imzalatılmasıyla teslim edilmektedir. Ancak ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları engellemek adına en sağlıklı ve güvenilir yol faturaların noter kanalıyla karşı tarafa ulaştırılmasıdır. ispat kolaylığı bakımından en azından bir tutanak ya da nüsha üzerine karşı tarafın imzasının alındığı teslimatlar tercih edilmelidir. Uygulamada bu noktalara özen gösterilmesi, faturanın teslim edildiğinin ve teslimat tarihinin ispatında kolaylık sağlayacak ve olası uyuşmazlıkların önüne geçecektir. Çünkü faturanın delil olarak kabul edilmesinin ve faturaya itiraz süresinin başlangıcı bakımından bu husus son derece önemlidir.

Faturanın ne zaman düzenlenmesi gerektiği konusunda TTK’da açık bir düzenleme olmamakla birlikte ilgili hükümlerden kurulmuş bir sözleşmenin ardından düzenleneceği anlamı çıkmaktadır. VUK 231/5’te faturaların malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği belirtilmiştir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların ise hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükmüne yer verilmiştir. VUK uyarınca hiç düzenlenmemiş sayılan faturalar, faturada belirtilen mal veya hizmet karşı tarafa verilmiş ya da sunulmuş olduğundan TTK bakımından delil olarak kabul edilmeye devam eder.

  1. Faturaya İtiraz ve Sonuçları

    1. Faturaya İtiraz Usulü

Faturaya ne şekilde itiraz edileceği konusunda da mevzuatımızda açık yasal düzenlemelere yer verilmemiştir. Ancak genel ispat kuralları bakımından faturanın yazılı bir delil olmasından dolayı faturaya yapılacak itirazların en azından adi yazılı şekilde yapılmasının gerektiği söylenebilir. Ancak kesin bir yasaklama bulunmadığından faturaya itirazın sözlü dahi yapılmasına bir engel yoktur. Fakat ispat güçlükleri yaşanacağından tavsiye edilmemektedir.  

Faturayı alan kişinin de tacir olması halinde TTK madde 18/3 hükmü gereği tacirlerin faturaya itirazlarını noter kanalıyla yapmaları gerektiğini düşünen hukukçular varsa da, 18/3 hükmünde tacirlerin faturaya itirazlarını noter kanalıyla yapmaları gerektiğine dair bir ibare yer almamaktadır. Bahsi geçen hüküm temerrüt, sözleşmeden dönme ve sözleşmeyi feshe ilişkin konularda uygulama alanı bulur. Özetle, faturayı teslim alanın tacir olup olmadığına bakılmaksızın itirazlarını en azından adi yazılı şekilde yapmaları yeterli olsa da en garanti yöntemin noter kanalıyla itirazda bulunmak olduğu söylenebilir. E-faturalar bakımından ise noterden itiraz edilmek istenen faturanın tarih, sayı ve miktarı gibi  başlıca unsurlarını belli edecek şekilde ihtarname gönderilmesi gerekecektir.

Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı günün ertesi günü işlemeye başlayacak olan sekiz günlük sürede yapılmalıdır. Faturaya itiraz edildiğini faturayı alan kişinin ispat etmesi gerekmektedir.

  1. İade Faturası Kavramı

Faturaya itiraz usulü konusundaki hukukumuzdaki kanuni boşluk dolayısıyla uygulamada ortaya çıkan iade faturası kavramı, bir tür faturaya itiraz yolu olarak kullanılmaktadır. Iade faturası, faturayı alan muhatabın düzenlediği bir karşı faturadır. Aslında ayıplı bir malın ifası sonucu yapılacak iade işleminde düzenlenmesi öngörülen bir fatura olan iade faturası, tacirler tarafından bir mal iadesi olmadan da faturaya itiraz usulü olarak kullanılmaya başlanmıştır.  Muhatap bu faturayla, tacirden almış olduğu malların tamamının veya bir kısmının iade edildiğini belgelemekte ve almış olduğu faturadaki borca ilişkin sorumluluğundan tamamen veya kısmen kurtulmak istemektedir. Yargıtay kararlarında ise iade faturasının faturaya itiraz niteliğinde kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Buna rağmen faturaya ititraz amaçlı, sekiz günlük süre içerisinde ve ilk faturayla birebir aynı şartları taşyan bir iade faturasının kesilmesi, uyuşmazlık halinde halen güçlü bir delil olarak fayda sağlayabilecek olup faturaya itiraz yollarından biri olarak kullanılmaya devam etmektedir.

Mal alım satımlarına ilişkin sözleşmelerde malların iadesi sonucu düzenlenebilecek olan iade faturasının konusu bir hizmetin görülmesi olan sözleşmelerde de kullanılabilirliği sorusu akla gelebilir. KDV Genel Uygulama Tebliği’nin mal iadelerine ilişkin bölümünde, ifa edilen hizmetin iadesi söz konusu olamayacağından , faturanın hizmetin ifasından önce düzenlendiği durumlarda hizmetten tamamen vazgeçilmesi ya da hizmetin sözleşme şartlarına uygun olarak gerçekleştirilmemesi nedeniyle tevkifata tabi işlem bedelinde bir  azalma meydan gelmişse, azalma miktarıyla ilgili olarak mal iadelerine ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Hizmetin ifası öncesinde fatura düzenlenmiş ve fatura bedeli de ödenmişse, hizmetin ifa edilememesi nedeniyle tıpkı mal iadelerinde olduğu gibi iade faturası düzenlenebilecektir. 

2.2.Faturaya İtirazın Hukuki Sonuçları

2.2.1. Faturaya İtiraz Edilmemesinin Hukuki Sonuçları

Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Bu düzenlemeyle kanun koyucu adi bir karine meydana getirmiştir. Karine, bilinen bir olaydan, belirsiz bir olay veya durumun varlığı ya da yokluğu  hakkında sonuç çıkarılması yoluyla kullanılan bir ispat aracıdır. Hukuki bir karineye dayanan taraf, karinenin temelini oluşturan vakayı ispat edecektir. Dolayısıyla fatura içeriğine süresinde itiraz edilmediğini ispat eden düzenleyen tacirin, başkaca bir ispat faaliyetinde bulunmasına lüzum kalmamakta, fatura içeriğinin karşı tarafça kabul edildiğini de ispat etmesi gerekmemektedir. Önemle belirtilmesi gereken bir diğer husus, tacir olmayan bir müşterinin aldığı faturaya sekiz gün içinde ititraz etme yükümlülüğü olmadığı gibi, itiraz etmediği takdirde fatura içeriğini de kabul etmiş sayılmayacaktır.

Fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için birtakım şartların de yerine getirilmiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde bu karineye dayanılması hukuken beklenen sonucu doğurmayacaktır. Bu şartlara bakacak olursak;

  • Faturanın geçerli bir sözleşme ilişkisine dayanarak düzenlenmiş olması gerekir. Eğer bir sözleşme olmaksızın fatura düzenlenmişse böyle bir faturayı alan kişinin buna süresinde itiraz etmese dahi fatura içeriğini kabul ettiği sonucu çıkarılmamalıdır. Taraflar arasında sözleşme yoksa zaten bu bir fatura değil bir öneri(icap) olarak kabul edilmekte olup, böylesi bir belgeyi alan kişi itiraz etmese dahi belgenin içeriğini kabul etmiş sayılmaz.  Uygulamada sıkça rastlanan kötüniyetle, arada sözleşme olmamasına rağmen kendisi aleyhine fatura düzenlenen kişi, zaten var olmayan bir sözleşmeyi ticari defterlerine de kaydetmemiş olacağından ispat konusunda zorluk yaşamaktadır. Bu konuda “kişinin kendi hazırladığı belgelere dayanamayacağı”, “kimsenin neden olmadığı bir soruya cevap vermek zorunda olmadığı” şeklindeki genel hukuk ilkeleri de göz önünde bulundurularak, her türlü delille iddiasını ispata imkan tanınmalıdır. Taraflar arasında bir sözleşme varsa eğer, bu sözleşmenin de hukuken geçerli, butlan, yokluk veya iptal ile sakat olmaması gerekmektedir.
  • Fatura, yazılı sözleşmeye uygun olarak düzenlenmiş olmalıdır. Doktrindeki hakim görüşe göre, yazılı sözleşmeye aykırı şekilde düzenlenen faturaya itirazda bulunulmamış olsa dahi fatura içeriği kabul edilmiş sayılmayacaktır. Şayet yazılı şekilde yapılmamış bir sözleşmeye dayanan bir fatura varsa, sözleşmenin varlığını ispat yükü faturayı düzenleyene ait olacaktır. 
  • Faturayı gönderen kişinin tacir olması gerekmektedir. Sadece tacirler tarafından düzenlenen faturalarda bu karine geçerli olup, örneğin esnaflar tarafından düzenlenmiş faturalarda bu hüküm uygulanmaz.
  • Faturaya süresinde itiraz edilmemiş olmalıdır. Faturayı alan muhatap, aldığının ertesi günü işlemeye başlayan sekiz günlük süre içinde fatura içeriğine itirazlarını bildirmelidir. Sekiz günlük sürede itirazın yapılmış olması yeterli olup, ayrıca karşı tarafa ulaştırılmış olması aranmaz.

Faturaya itiraz edilmemesi sonucu kabul edilmiş sayılan fatura içeriğinden ne anlaşılması gerektiği hususu, Yargıtay kararlarıyla belirlenmiştir. Faturaya itiraz etmeyen kişi, öncelikle faturada yer alan miktara ilişkin hususları kabul etmiş sayılmaktadır. Faturada sadece sözleşmenin ifası aşamasına dair yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususların var olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla faturaya itiraz edilmemesiyle kabul edilmiş sayılan içerik bunlarla sınırlıdır.

Faturaya itiraz etmeyen kişi, bu hususların dışında faturada belirtilen malı teslim aldığını, hizmetten yararlandığını ya da işin yapıldığını da kabul etmiş olmaz. Bu durumda, malın teslim edildiğini veya hizmetin görüldüğünü ispat etmek faturayı düzenleyen tacire düşmektedir. Bu konunun ispatı ise sevk irsaliyesi, irsaliyeli fatura, teslim makbuzu, BA-BS formlarıyla mümkündür. Ayrıca faturaya, fatura bedelinin geç ödenmesi halinde ödenecek vade farkı kaydının konulmuş olması halinde bu kayıtları da kabul etmiş sayılmayacaktır. Çünkü sözleşmenin kuruluş sırasında kararlaştırılmamışken, sözleşmenin ifasına dair hususlarda değişiklik yapan ve karşı tarafın durumunu ağırlaştıran hususlar sonradan faturaya dahil edilse dahi, faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden sayılmazlar.  Ancak, faturayı teslim alan muhatap faturayı kendi ticari defterlerine kaydetmişse bu durum malın alındığına veya hizmetin görüldüğüne karine teşkil eder. Bu karinenin aksini ispat faturayı alan kişiye düşmektedir. İtiraza uğramayan ve ticari defterlere işlenmiş bir fatura bedelinin ödenmesinden kaçınılamaz. Eğer ki fatura alıcının ticari defterlerine işlenmiş değilse,satıcı alacak iddiasını diğer delillerie ispat etmelidir.

Almış olduğu faturaya yönelik itirazda bulunmayan kişinin fatura içeriğinin aksini nasıl ispat edebileceği sorunu da uygulamada sıkça karşılaşılan bir uyuşmazlık konusudur. Burada öncelikle genel ispat kurallarından yola çıkılarak faturanın yazılı bir sözleşmeye dayanarak düzenlenip düzenlenmediğine bakılması gerekir. Eğer fatura taraflar arasında imzalanmış yazılı bir sözleşmeye dayanıyorsa, faturayı alan kişi fatura içeriğinin aksini yine yazılı delillerle yapmak durumundadır. 

2.2.2. Faturaya İtiraz Edilmesinin Hukuki Sonuçları

Sekiz günlük süre içinde faturaya itiraz edilmiş olması halinde, tarafların fatura içeriğinde uzlaşamamış oldukları kabul edilir. Bu durumda, fatura içeriğinin doğru olduğunu ispatlamak, faturayı düzenleyen tacire düşmektedir. Bu konuda aralarında akdedilmiş sözleşmeye, ticari defter ve kayıtlarına, söz konusu malın teslim edildiğine veya hizmetin görüldüğüne dair sevk irsaliyesi, irsaliyeli fatura, teslim makbuzları ve BA-BS formlarına dayanarak fatura içeriğinin doğruluğunu ispat edebilecektir.

Faturaya itiraz edilmesinin hukuki sonuçlarından biri de faturaya dayanan icra takiplerine karşı açılan ititrazın iptali davalarında karşımıza çıkmaktadır. Faturaya itiraz edilmiş ve arada yazılı bir sözleşme de bulunmuyorsa, alacak likit sayılmayacağı için itirazın iptali davalarına özgü olan icra inkar tazminatına hükmedilemez.

  1. Faturanın Delil Değeri ve İspat Kabiliyeti

Fatura düzenleyenin imzasını taşıyan bir tür yazılı delildir. Senet niteliğinde olup olmadığı tartışmalıdır. Çünkü bir belgenin senet olarak nitelendirilebilmesi için borç altına giren kişinin imzasının bulunması, bir borç ikrarı taşıması gereklidir. Oysa faturalarla bir başkası aleyhine borç yaratılmış olmaktadır. Bu görüş benimsenirse faturaların aksinin ispatının her türlü delille örneğin tanıkla dahi yapılabileceği sonucu çıkar.

Doktrindeki hakim görüş ve Yargıtay  ise faturaların delil olarak niteliğini tespit ederken itiraz edilmiş fatura ile itiraz edilmemiş fatura arasında ayrım yapmaktadır. Buna göre itiraz edilmemiş bir fatura onu alan kişi tarafından artık senet niteliğini kazanmış bir belgedir. Bu sebeple faturanın aksini ispat ancak kesin delillerle mümkün olabilir. Yani muhatap faturaya karşılık ticari defter kayıtları, senetler veya yemin deliline dayanarak iddiasını ispat edebilecektir.

Tacirlerin faturaları ticari defterlerine kaydetme yükümlülüğü bulunmaktadır. Ticari defterler kaydedilmiş faturalar ile kaydedilmemiş faturaların ispat gücü de birbirinden farklı olacaktır. ticari defterlere kaydedilmemiş faturalar için bir önceki paragrafta anlatılanlar geçerli iken ticari defterlere kaydedilmiş faturalar HMK’nın ticari defterlerin delil olarak değerlendirilmesine ilişkin hükümlerine tabi olacaktır. Burada ticari defterlerin delil olarak değerlendirilme şartlarına de değinmek gerekecektir.

Ticari defterlere kaydedilmiş bir faturanın ticari davalarda delil olarak değerlendirilebilmesi için, defterin kanundaki şekil şartlarına ve usulüne uygun olarak tutulması, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılması ve defterde faturaya ve sözleşmeye dair kayıtlarının da birbirini doğrulamış olması gerekmektedir. Bir tacirin ticari defterlerinin sahibi lehine delil teşkil edebilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafının ticari işletmesini ilgilendirmesi gerekir. Buna ek olarak karşı tarafın ticari defterlerindeki kayıtların bu defterdeki kayıtlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi ya da defter kayıtlarının aksinin senet veya kesin delille ispat edilmemiş olması da şarttır.

Ticari defterler kanuna uygun olarak tutulmamışsa usulsüzlük söz konusuysa, ancak sahibi aleyhine delil olabilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu konuyla ilgili kararında şöyle hüküm kurmuştur;“davalının ticari defterlerinin kapanış tasdiki olmaması nedeniyle lehe delil olamazsa da kendi defterinde kayıtlı borç bakımından aleyhine delil olacaktır… davalı defterinde kayıtlı olması faturalar içeriğindeki malın davalıya teslim edildiğine karine oluşturur. Bu karinenin aksini bir başka deyişle faturalar içeriği emtianın teslim edilmediğini, faturaların usulsüz olduğunu davalı ispatlamalıdır. Ne var ki mahkemece bu yön gözetilmeksizin ispat yükü davacı tarafa yüklenmiş, dava konusu olmayan faturalara dayalı olarak… eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.”

Bir uyuşmazlığın ispatında sadece karşı tarafın ticari defterlerine dayanacağını belirten tarafın ise tacir olmasına gerek yoktur. Karşı tarafın kanuna uygun tutulmuş ticari defterlerinde faturaya ya da sözleşmeye ilişkin hiçbir kayıt yoksa iddia ispat edilememiş sayılır. Ancak defter kanuna uygun tutulmamışsa bu durumda delil olarak ticari deftere dayanan taraf faturanın ve sözleşmenin varlığını ve ifasını başka delillerle ispat edebilir.

İkinci bir ihtimal olarak, karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmış ve uyuşmazlık konusuyla ilgili kayıtlar bu defterde mevcutsa iki olasılık söz konusudur; ilki, karşı tarafın ticari defterlerinde yalnız kendi aleyhine kayıtlar varsa, ticari defterler kanuna uygun tutulmuş olsun veya olmasın bu kayıtlar sahibi aleyhine kesin delil sayılır. Bu durumda ticari defter sahibi de kayıtların aksini kesin delillerle ispat etmek zorunda kalacaktır. İkinci olasılık, karşı tarafın kanuna uygun tutulmuş ticari defterlerinde sahibinin hem lehine hem de aleyhine kayıtlar varsa bu kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Yani karşı tarafın defterindeki sadece kendi lehine olan kayıtların dikkate alınmasını isteyez, lehe ve aleyhe olan tüm kayıtlar birlikte değerlendirilir.Ancak karşı tarafın ticari defterleri kanuna aykırı tutulmuşsa bu durumda sahibi lehine olan kayıtlar delil olarak kabul edilmez, aleyhine olan kayıtlar delil sayılır.

Son olarak taraflardan biri karşı tarafın ticai defterine dayanır ancak defter sahibi bu kdefteri ibrazdan kaçınırsa, deftere dayanan taraf iddiasını ispat etmiş sayılacaktır.

  1. Açık ve Kapalı Faturanın İspat Kabiliyeti

Yasal olarak öngörülmemiş olmasına karşın ticari örf ve adet kuralı haline gelmiş bir ayrımdır. Kısaca açık fatura bedeli ödenmemiş fatura; kapalı fatura ise bedeli tahsil edilmiş faturadır. Tacir, düzenlediği faturanın altına kaşe ve imzasını koymuşsa bu bir kapalı faturadır ve bedelin tahsil edildiğine de karine teşkil eder.

Bundan başka, bir satım sözleşmesine dayanarak kapalı fatura düzenlenmişse, bu fatura genel kuralın aksine malın teslim edildiğine veya hizmetin görüldüğüne karine teşkil eder. Bu kabulün sebebi satım sözleşmelerinde tarafların aynı anda ifa yükümlülüğünün bulunmasıdır. Özetle, satım bedelini ödeyen kişinin malı teslim aldığı veya hizmeti aldığı kabul edilir. Aksini ispat etmek faturayı alan muhataba düşmektedir.

SONUÇ

Faturalar günlük hayatın olduğu kadar ticari hayatın da önemli bir parçasıdır. Tacirlerin tiacri işletmeleriyle ilgili faaliyetlerini belgelendirmelerinde kullandıkları bu vesikaların usulüne uygun düzenlenmesi, tebliğ edilmesi ve faturaya yönelik itirazların ve sonuçlarının bilinmesi uygulamada ortaya çıkacak ihtilafların önüne geçmede önem taşımaktadır. Faturaya ilişkin uyuşmazlıkların büyük bir kısmı faturaya dayanan icra takiplerinde ve bu icra takiplerine karşı açılan itirazın iptali davalarında ortaya çıkmaktadır. Faturanın bedelinin tahsil edilip edilmediği, faturada yer verilen malın teslim edilip edilmediği veya hizmetin görülüp görülmediğinin ispatı özellik arz eden ve karmaşık hususlardır. Yukarıda genel hatlarıyla açıklamaya çalıştığımız teknik konularda uyuşmazlık taraflarının hukuki destekten yararlanmaları, zaman ve hak kayıplarının önüne geçmek bakımından son derece faydalı olacaktır.

Saygılarımızla.

Leave a Reply