Dava ve Uyuşmazlık

Dava ve Uyuşmazlık

Dava ve Uyuşmazlık

Solmaz Hukuk ve Danışmanlık ekibi olarak önceliğimiz, müvekkilimizin karşılaştığı hukuki sorunları, mümkün olduğunca dava aşamasına taşımadan çözmektir. Dava süreçleri taraflar için bir miktar yorucu, masraflı ve stresli süreçlerdir. Dava süreçlerinin beraberinde getirdiği zaman kaybı ve maddi kayıplardan tasarruf etmeniz için, alternatif uyuşmazlık çözüm prosedürlerini değerlendirir ve sizin için en uygun olan yöntemle sorunları gideririz.

Fakat bazı durumlarda haklarınızı koruyabilmemiz için dava açmak veya açılan davaya savunma yaparak karşılık vermek, en güvenli ve kaçınılmaz yoldur. Bir davayı kazanmak, davanın doğru açılması/savunmanın doğru yapılması ve sıkı bir şekilde sürecin takip edilmesiyle mümkündür. Çünkü Türk hukukunda usul kuralları oldukça şekilci ve katıdır. Sürelere uyulması, itiraz ve başvuruların zamanında yapılması, yapılan itirazlara veya sunulan delillere zamanında itiraz edilmesi, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurularının yasal süreler içinde yapılması hak kaybına uğramamak için hayati önem taşır. Geri dönüşü veya telafisi mümkün olmayan usuli hatalar, kazanılma ihtimali çok yüksek olan bir davayı dahi kaybettirebilir. Bir davada haklı olmaktan çok, haklı olduğunu doğru şekilde, doğru zamanda ve doğru araçlarla ortaya koymak önemlidir.

Bunun bilincinde olan ekip arkadaşlarımızla müvekkillerimizin dava süreçlerini yakından ve ilgiyle takip ediyoruz. Sizleri talep ettiğiniz her zaman ve belli aralıklarla davanızın son durumu hakkında sunacağımız raporlarla bilgilendiriyoruz. Aktif dava tecrübemizle, davacı veya davalı olarak katılacağınız dava süreçlerinin her aşamasında müvekkillerimize kaliteli ve pratik hukuksal destek hizmeti sunuyoruz. Aşağıda bir kısmına yer verdiğimiz dava ve uyuşmazlık çözüm yolları ve bunların her basamağında avukatlık ve danışmanlık hizmetleri veriyoruz;

  • Arabuluculuk hizmetleri, iş davalarında arabuluculuk, ticari arabuluculuk süreçlerinin yönetilmesi
  • Davaların açılması, dava dilekçelerinin hazırlanması
  • Savunma işlemleri, cevap dilekçesi hazırlanması
  • İlk itirazların yapılması
  • Yetki itirazı, tahkim itirazı, hak düşürücü süre itirazı
  • Def’ilerin ileri sürülmesi; zamanaşımı def’i, ödemezlik def’i, önce kefile veya önce rehne başvurulması gerektiği def’i
  • Ön inceleme aşaması
  • Delil toplama ve zamanında delil sunma faaliyetleri, davayı/savunmayı değiştirme ve genişletme yasağı kapsamında kabul beyanıyla ek delil sunma,
  • Davanın ıslahı, ıslah ile delil sunma, davadaki talebin arttırılması, değiştirilmesi
  • Bilirkişi raporu talep edilmesi, bilirkişi raporlarına itiraz
  • Yemin deliline başvurma, yeminin eda veya iadesi
  • Senet altındaki imzaya itiraz edilmesi, senedin sahteliği davası açılması
  • Uzman mütalaası alma
  • İlk derece mahkemesince verilen kararlara karşı kanun yollarına başvurma, istinaf başvurusu, temyiz başvurusu
  • Kararların kesinleştirilmesi ve icraya koyulması
  • İcra hukukuna özgü şikayet, itiraz, icranın iadesi, icranın geri bırakılması gibi prosedürlerin işletilmesi

YARGI YOLU UYUŞMAZLIKLARI

GÖREV UYUŞMAZLIKLARI

Görev kuralları bir mahkemenin bir davaya konu bakımından bakabileceği mahkemeyi göstermektedir.  Mahkemelerin görevleri kanunla düzenlenmektedir. Görev ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, yargılamanın her aşamasında hakim tarafından re’sen (kendiliğinden) araştırılabilir. Bu kuralın tek istisnası asliye ticaret mahkemesinin bulunmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemelerince davanın görülmesi, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez. Taraflar göreve ilişkin sözleşme yapamazlar.

Hmk md. 2 ye göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”

  • Kamulaştırma kanunundan kaynaklı anlaşmazlıkların adliye yargıda çözümlenmesi gerekenler
  • Mirasın hükmen reddi talepleri
  • Haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat talepleri
  • Ecrimisil alacağına ilişkin davalar
  • Simsarlık sözleşmesinden kaynaklanan davalar
  • Muvazaa nedenli tasarrufun iptali davalarından kaynaklanan davalar asliye hukuk mahkemelerinde görülmektedir.

Bunun yanı sıra;

  • Kira uyuşmazlıklarından kaynaklanan davalar
  • Ortaklığın giderilmesi davaları
  • Kat mülkiyetinden kaynaklanan uyuşmazlıklar
  • Diğer kanunların sulh hukuk mahkemesi ile görevlendirdiği davalar
  • Noterlerin verdiği mirasçılık belgesi hakkındaki uyuşmazlıklar sulh hukuk mahkemesinde görülmektedir.

Görevsizlik kararı dosya üzerinden duruşmasız olarak verilmektedir. Taraflardan birinin istemi üzerine dosya görevli mahkemeye gönderilmektedir.

YETKİ UYUŞMAZLIKLARI

Mahkemenin yargılama yetkisine sahip olduğu yargılama alanına yargı çevresi denilmektedir. Yetki konusu gerçek ve tüzel kişiler için belirli kurallar dahilinde belirlenmiş olup; aksine özel kanun bulunmadıkça davaya ilgili coğrafi alan dahilinde bakmaya yetkili mahkeme tarafından görülmektedir.  Yetki hususu, davanın açıldığı tarihteki yetki kuralına göre değerlendirilir, sonradan değişen ikametgah ya da tüzel kişi adresi yetkili mahkemeyi etkilemez.  Yetkili mahkeme; Türkiye’de bulunan gerçek ve tüzel kişiler ile; Türkiye’de bulunmayan gerçek ve tüzel kişiler bakımından ayrı ayrı düzenlenmiştir. Bazı özel kanunlarda özel düzenleme bulunan hallerde ise bu kanunun yetkili olarak belirttiği yerde dava açmak gereklidir. Örneğin; sözleşmeden doğan, mirastan doğan, taşınmazdan doğan davalar bakımından yarı yetki hükümleri öngörülmüştür.

Taraflar anlaşma ile yetki sözleşmesi yapabilirler. Ancak sözleşmenin tarafları; tacir veya kamu tüzel kişisi olmalıdır.

SÜRELER, ADLİ TATİL VE ESKİ HALE GETİRME

Yargılama hukukunda belirli işlemlerin yapılması sürelere bağlanmıştır. Bu sürelere bağlı olarak da bir takım sonuçlar öngörülmüştür.

Kanun tarafından taraflara ve mahkemeye yönelik süreler belirlenmiştir. Cevap süresi, istinaf süresi temyiz süresi kanunla sınırı belirlenen ve sonuçları açıklanan sürelerdir. Taraflar için konular süreler niteliği itibari ile kesindir ve  süresinin kaçırılması halinde taraflar için hak kaybına neden olur.  Hakim tarafından ise yargılama aşamasında kesin ya da kesin olmayan sürelerin öngörülmesi mümkündür. Mahkeme için kanun tarafından öngörülen sürelere ilişkin ise; bu sürelere uyulmaması halinde hakim hakkında disiplin hükümlerinin uygulanması mümkün olabilecektir.

Süre hesabı : Süreler ilgili hukuk, ceza, idare normalarına göre tebliğ, tefhim ya da yeni elektronik tebligat ile tebliğden itibaren 5 gün sonra tebliğ edilmiş sayılma şartı ile tebliğ edilmiş sayılır. Sürelerin hesaplanması, tebliğ edilmiş sayılması gibi hususlar ilgili hukuk normuna göre tek tek izah edilmiştir. Zira tebliğ süresinin başlangıcında, gönderilen kişinin belirtilmesinde, içerikte, tebliğ zarfında, tebliğ alındığı varsayılan günde (resmi tatil- adli tatil vs) gibi hallerde karmaşadan kaçınmak ve hak kaybını önlemek için bu ayrıksı durumlarda tebliğin nasıl olacağı tek tek ilgili mevzuatta düzenlenmiştir.

Adli tatil: Kural olarak mahkemeler adli tatilde dava ve işlere bakamazlar ancak; HMK md. 103 de adli tatilde yapılabilecek hususlar tek tek sayılmıştır.

  • İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delillerin tespiti gibi geçici hukuki koruma, deniz raporlarının alınması ve dispeçci atanması talepleri ile bunlara karşı yapılacak itirazlar ve diğer başvurular hakkında karar verilmesi.
  • Nafaka, nüfus ,soybağı, velayet ve vesayete ilişkin dava ya da işler
  • Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar
  • Ticari defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi talepleri ile kıymetli evrakın kaybından doğan iptal işleri
  • İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar.
  • Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler.
  • Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler.
  • Çekişmesiz yargı işleri.
  • Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler.
  • Tarafların anlaşması hâlinde veya dava bir tarafın yokluğunda görülmekte ise hazır olan tarafın talebi üzerine, yukarıdaki iş ve davalara bakılması, adli tatilden sonraya bırakılabilir.
  • Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır.

Adli tatilde görülen dava ve işlere nöbetçi mahkeme bakar.

ESKİ HALE GETİRME  ( Sürelerin Kaçırılması Halinde )

Kanunda belirtilen süre içinde gerekli başvuru yapılmaz ise bu halde ilgili taraf için hak düşürücü sonuçlar oluşabilir. Ancak kişinin kendi iradesinden kaynaklanmaya bazı hususların ispatı halinde eski hale getirme yoluna başvuru yapılarak, kabul halinde yeniden başvuru yapma imkanı oluşabilir.

İlgilinin elinde olmayan sebeplerle süre kaçırılmış ise ve bu haklı, objektif bir sebep ise bu halde eski hale getirme yoluna başvurulabilir. Ağır hastalık, kaza, deprem,sel, yangın, doğal afet, uzun seyahat bu sebeplerden bazılarıdır.  İlgilinin kaçırdığı işlemi başka kanun yoluna başvurarak telafi etme imkanının bulunmaması gereklidir.

Eski hale getirme talebi; engelin ortadan kalmasından itibaren iki hafta içinde yapılması gereklidir.  Hmk md 96 ve devamına göre göre “Eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir. İlk derece ve istinaf yargılamalarında, en geç nihai karar verilinceye kadar eski hâle getirme talebinde bulunmak mümkündür. Ancak, nihai karar bir tarafın yokluğunda verilmişse, tahkikat aşamasında kaçırılan süreler için kararın verilmesinden sonra da eski hâle getirme talebinde bulunulabilir. Yapılamayan işlem için eski hâle getirme, bu işlem hakkında hangi mahkemede inceleme yapılacak idiyse, o mahkemeden talep edilir. Eski hâle getirme, istinaf yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde, bölge adliye mahkemesinden; temyiz yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde ise Yargıtaydan talep edilir. Eski hâle getirme talebi, yargılamanın ertelenmesini gerektirmez ve hükmün icrasına engel olmaz. Ancak, talebi inceleyen mahkeme, talebi haklı görürse, teminat gösterilmek şartıyla, yargılamanın ertelenmesine veya hükmün icrasının geri bırakılmasına karar verebilir. Mahkeme, gerektiğinde teminat gösterilmeden de yargılamanın ertelenmesine veya icranın geri bırakılmasına karar verebilir.”

Dava Çeşitleri Nelerdir?

Dava çeşitleri; gerek kanun tarafından doğrudan belirlenen isim ile gerekse uygulamada sıkılıkla telafuz edilen isimle anılırlar. Ancak talep edilen hukuki korumaya göre, talep sonucuna göre ayrı ayrı isimler alarak kendi içinde kategorileri oluşmaktadır.

Talep edilen hukuki korumaya göre: Eda davası, tespit davası,belirsiz alacak ve tespit davaları, yenilik doğuran (inşai) davalar en sık görülen dava çeşitlerdir.

  • Eda davaları: Hmk md.105’e göre; bir şeyi verme, yapma ya da yapmamaya ilişkin olarak mahkemeden talepte bulunulmasına ilişkin dava çeşididir.  Bu talep şahsi veya ayni haklara ilişkin olabileceği gibi; olumlu ya da olumsuz nitelikte değerlendirilebilecek taleplere de ilişkin olabilir. Eda davalarının konularını; taşınır teslimi, taşınmaz tahliyesi, bir hakkın tescili, paranın ödenmesi gibi konular oluşturabilir.
  • Tespit davaları: taraflar arasında hukuki ilişkinin varlığı konusunda ihtilaf oluşabilir bu kapsamda bu ilişkinin tespit edilmesi gerekecektir. Bu tür taleplere yanıt vermek üzere Hmk md.106’da tespit davalarını düzenlenmiştir. “Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.”

Uygulamada; evrakın sahteliğinin tespiti, mülkiyetin tespiti gibi konularda sıkça başvurulur.

  • Belirsiz alacak ve tespit davası: Bu davaların eda davasından farkı; dava açılırken talep sonucunun tam olarak bilinememesidir. Bu sebeple dava açarken kısmi bir değer belirtilerek dava açılır. Hmk md. 107 belirsiz alacak ve tespit davalarının kapsamını belirlemiştir. Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”

Davanın kısmi olarak açılması halinde; yargılama sırasında belirlenen dava değerinin ıslah yolu ile harçlarının tamamlatılması mümkündür. İlaveten bu tür davalarda belirsiz olarak bırakılan ve harcı ödenmeyen kısım bakımından zamanaşımı riski devam etmektedir.

  • İnşai (yenilik doğuran) davalar: Bu tür davalar ise; mahkemeden yeni bir durumun yaratılması ya da mevcut hukuki durumun değiştirilmesi maksatlı olarak açılan dava türüdür. Boşanma davaları bu tür davaların temel örneğini oluşturur.

KANUN YOLLARI

İSTİNAF

Hmk  md.341’e göre; kural olarak ilk derece mahkemesinin nihai  kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabilir. Nihai kararlar dışında ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının kabulü reddi kararlarına karşı da istinaf yoluna gitmek mümkündür.  Kanunda belirtilen istinaf başvuru sınırları her  yıl güncellenmektedir.

  • Nihai kararlar
  • İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları,
  • Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir
  • Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
  • Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.
  • İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.

İstinaf yoluna davanın tarafları başvurabilir. Dava arkadaşlıkları da bağlı bulundukları duruma göre birlikte veya ayrı ayrı başvurabilirler. Temel olarak gözetilen konu; istinafa başvuran tarafın bu başvuruyu yapmakta hukuki yararının olmasıdır. İstinaf başvuru için öngörülen süre iki haftadır, bu sürenin tebliğden itibaren başlar. Bölge adliye mahkemesinde; asıl inceleme yapılmadan evvel ön inceleme yapılır. Hmk md.320’ye göre ön incelemede “Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir. Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.”

İstinaf incelmesi kamu düzenine aykırılık halleri dışında; istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılır. Ayrıca bölge adliye mahkemesinde ilk derece yapılması mümkün olan bazı işler yapılamaz. Hmk. Md. 357’ye göre; Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamaz, davaya müdahale talebinde bulunulamaz, davanın ıslahı ve 166 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere davaların birleştirilmesi istenemez, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Bölge adliye mahkemeleri için yetki sözleşmesi yapılamaz.

Ön inceleme aşamasında; duruşma yapılıp yapılmayacağına karar verilir. Duruşma yapılmadan verilecek kararlar da sınırlı olarak sayılmıştır. Bu kapsamda usul ve esasa ilişkin olarak duruşma yapılmasına gerek olmayan durumlar kanunda sayılmıştır. Hmk md.353’e 1-a ya göre usule ilişkin konularda duruşma yapmaya gerek yoktur.

  • Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması
  • İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
  • Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması
  • Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
  • Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, karar verilmiş olması
  • Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması gibi konularda duruşma yapmaksızın usulü olarak dosya üzerinden karar verilir. Bu durumlarda verilen kararlar kesindir.

Buna ek olarak Bölge Adliye Mahkemesi bazı hallerde işin esasına girerek ve duruşma yapmadan karar verebilir. Bu haller ise HMK md.353/1-b de sayılmıştır.

  • İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
  • Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
  • Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir.

Bölge adliye mahkemesi yapacağı inceleme sonunda ilgili dosyayı inceleyerek kabul ya da red şeklinde karar verir. İstinaf başvurusunun haklı olması durumunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak gönderilmesi yahut davanın kısmen kabul kısmen reddi, ya da red şeklinde hüküm kurabilir.

TEMYİZ

Kural olarak Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına karşı başvurulan kanun yoludur. Ancak temyizi mümkün olan kararlar kanunda tek tek sayılmıştır. Buradan çıkan sonuç ise her kararın temyiz yoluna götürülemeyeceği hususudur. Temyizi kabil olmayan kararlar HMK md. 362 de tek tek sayılmakla birlikte aşağıda  bu hususların sadece bir kısmına yer verilmiştir.

  • Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.
  • Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları ile kira ilişkisinden doğan diğer davalar
  • Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar.
  • Soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar.
  • Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar kural olarak temyiz edilmezler

Temyiz sebeplerinden en önemlileri ise; hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanması, dava şartlarına aykırılık, taraflardan birinin dayandığı delilin kanuni sebep olmaksızın kabul edilmemesi, karara etki eden eksiklik bulunması gibi sebeplerin varlığı halinde ilgili kararın temyizi mümkün ise temyiz yoluna başvurulabilir.  Temyiz süreleri bakımından özel kanunlar ayrıca dikkate alınmalıdır. Zira özel kanunlarda farklı süreler düzenlenmektedir.

Temyiz inceleme sonrasında; onama, bozma, düzelterek onama şeklinde karar verilebilir. Bu kararlar neticesinde yapılacak hususlar ise ayrı ayrı inceleme konusu olduğundan dolayı burada kısaca bahsedilmekle yetinilmiştir.

KANUN YARARINA TEMYİZ

İlk derece mahkemelerinin ve bölge adliye mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlarla istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlara karşı kanun yararına temyiz yolu düzenlenmiştir.  Bir kararın kanun yolu denetiminden geçmeden kesinleşmesi için;  nihai olarak verilen ilk derece mahkeme kararının kesin nitelikte olması, diğer ihtimal ise kanun yolu açık olmasına rağmen tarafların temyiz yoluna başvurmamış olması durumudur. Kanun yararına temyiz Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurulabileceği gibi ilgilinin talebi üzerine de başvurulabilir. Kanun yararına temyiz sadece hukuki yanlışlığı tespit etmekte ancak verilen kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmamaktadır.

YARGILAMANIN YENİLENMESİ

Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yolu olup; kesinleşmiş hükümlere karşı başvurulan istisnai bir yoldur. Hmk md.3752te yargılamanın yenilenmesini gerektiren sebepler tek tek sayılmıştır. Bunlar şöyledir:

  • Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
  • Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
  • Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara
  • bağlanmış olması.
  • Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
  • Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
  • İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
  • Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.

Yukarıda belirtilen sebeplerin varlığı halinde; hükmün kesinleşmesinden itibaren 3 ay ve her halde bir yıllık süre içinde yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabilir. Kural olarak yargılamanın yenilenmesi hükmün icrasını durdurmaz ancak teminat ile icranın durdurulmasına karar verilebilir. Yapılan inceleme neticesinde ise kabul halinde; onama, kısmen yahut tamamen değiştirme kararı verilir.