Ortaklığın Giderilmesi(İzale-İ Şuyu) Davasıyla Mal Paylaşımı

Ortaklığın giderilmesi, daha eski ve bilinen adıyla izale-i şuyu davaları Türk hukukunda en çok açılan dava türleri arasındadır. Bu davada hem davacı hem de davalı tarafların çok sayıda olması nedeniyle bugün Türkiye’de çoğu kişinin bu davada taraf olarak yer almış olması ihtimal dahilindedir.

Miras dolayısıyla daha çok karşımıza çıkan ortaklığın giderilmesi davasında amaç, başkalarıyla birlikte aynı mal üzerinde hak sahibi olunması durumunun sonlandırılıp, yapılan mal paylaşımı neticesinde kişisel bir mülkiyet hakkı elde etmektir. Birlikte mülkiyetin bireysel mülkiyete dönüştürülmesi malın aynen yani bölünerek paylaşılması yoluyla olabileceği gibi, malın satılarak satış bedelinin paylaşılması yoluyla da mümkün olabilir.

Sık karşılaşılan bir dava olmasına rağmen, davadaki yargılama usulünün inceliklerinin bilinmemesi ve davada istenebilecek paylaşım türleri hakkında bilgi sahibi olunmaması zaman ve hak kayıplarına neden olabilmektedir. Bahsi geçen sebeplerle bu dava türünü Yargıtay kararları ışığında inceleyip sizlerle paylaşmakta yarar gördük.

1.    Ortaklığın Giderilmesi Davası Nedir?

Paylı veya elbirliği mülkiyeti şeklinde üzerinde ortak mülkiyet bulunan bir taşınır ya da taşınmaz mal üzerindeki bu ortak mülkiyet ilişkisininin sonlandırılıp, yerine mal üzerinde pay sahibi olanların tek tek paylarını elde etmelerine yarayan bir davadır. Paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyeti hukukumuzda bir mala birden fazla kişinin birlikte ortak şekilde sahip olmalarını ifade eden bir toplu mülkiyet türleridir.

Paylı mülkiyet, paydaşların bir mal üzerinde her birinin pay oranları belli olacak şekilde sahip olmaları anlamına gelen bir ortak mülkiyet türüdür. Paylı mülkiyette paydaşların mal üzerindeki pay oranları bilinse de bu payların malın neresine tekabül ettiği bilinmez. Bu nedenle taşınmazlarda paylı mülkiyet varsa paydaşlar arasında anlaşma yaparak taşınmazın nasıl kullanılacağını tespit edebilirler.

Elbirliği mülkiyetinde ise ortada yine bir toplu mülkiyet söz konusu olsa da burada paydaşların pay oranları belli değildir. Elbirliği mülkiyeti karşımıza miras ortaklıklarında ve adi şirketlerde çıkmaktadır. Elbirliği mülkiyeti tarafların her zaman hep birlikte hareket etmesini gerektirir. Bu nedenle de sürdürülebilirliği zordur.

İşte bu türden ortak mülkiyet ilişkilerinin sona erdirilerek, herkesin sahip olduğu payı bireysel olarak elde etmesi, ortaklığın giderilmesi davaları sonucunda mümkün olur.

2.    Ortaklığın Giderilmesi Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Ortaklığın giderilmesi davaları sulh hukuk mahkemelerinde görülmektedir. Yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesidir.

3.    Kimler Ortaklığın Giderilmesi Davası Açabilir?

Ortaklığın giderilmesi davasını tek bir paydaş açabileceği gibi, birden fazla paydaş da açabilir. Paydaşların her birinin ortak malik oldukları mal üzerindeki toplu mülkiyetin sona erdirilerek malın paylaşılmasını mahkemeden talep edebilir.

4.    Ortaklığın Giderilmesi Davası Kimlere Karşı Açılır?

Paydaşlardan biri veya birkaçı ortaklığın giderilmesi davası açacaksa, mal üzerinde hak sahibi olan tüm malikleri davalı olarak göstermek zorundadır. Davaya devam edilebilmesinin şartı, tüm paydaşların davaya dahil edilmesiyle mümkün olur. Eğer paydaşlardan biri ölmüşse onun yerine mirasçıları davaya dahil edilir. Sadece belli paydaşlara karşı bu davanın açılarak sürdürülmesi ve karara bağlanması mümkün değildir. Hakim eksik tarafların tamamlatılmasını sağlar.

5.    Davada Harç, Masraf ve Vekalet Ücretleri

Ortaklığın giderilmesi davası matbu harca tabidir. Yani davaya konu olan malın değeri her ne olursa olsun bu davayı açarken ödenecek harç miktarı belli ve sabittir. dava giderleri davanın başında davacı tarafça ödenecekse de, davanın sonuçlanması halinde tüm mahkeme giderleri ve vekalet ücreti paylar oranında davanın taraflarına yüklenir. Çünkü bu davanın teoride kazananı ya da kaybedeni olmaz.

6.    Ortaklığın Giderilmesi Davalarında Mal Nasıl Paylaşılır?

Esasen bir mala ortak olarak sahip olan kişiler dava açmadan önce veya dava açıldıktan sonra aralarında anlaşarak bu malı istedikleri şekilde paylaşabilirler. Mal sahibi ortakların paylaşım konusunda anlaşamaması veya ortak malikleren birinin paylaşım istememesi halinde, bir dava açarak mal paylaşımı yapılması zorunlu hale gelmektedir.

Prensip hiçbir paydaşın toplu mülkiyet ilişkisini sürdürmeye zorlanamamasıdır. Bu nedenle ortak maliklerden her biri malın paylaşılmasını isteme hakkına sahiptir. Tek bir paydaşın istemiyle paylaşım başlatılır. Anlaşmayla, aynen paylaşımla ya da satış suretiyle paylaşımla bu ortaklık sona erdirilir.

Ortaklığın giderilmesi davalarında malın paylaşımı iki şekilde olmaktadır. Bunlardan ilki, malın aynen bölünerek paylaşılması, ikincisi ise malın icra yoluyla satılarak satış bedelinin paylaşılmasıdır.  Her iki paylaşma biçimi bakımından dikkat edilmesi gerekli hususlar vardır.

6.1.        Malın Aynen Bölünerek Paylaşılması

Aynen paylaşım yani malın bölünerek paylaşımı, malın fiziken bölünerek kullanılmaya elverişli olduğu hallerle sınırlıdır. Örneğin; paydaşların üzerinde ortak hak sahibi oldukları bir arsayı bölerek paylaşmalarında aynen paylaşma söz konusudur. Paydaşlardan birinin malın aynen paylaşılmasını istediği hallerde hakimin öncelikle aynen paylaşımın şartlarının oluşup oluşmadığını araştırması gerekmektedir.

Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir.

 Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz.”[1]

Aynen bölünerek paylaştırmanın mümkün olduğu hallerde bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk olmaması halinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanır. Davada paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez.

“Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz mücavir alan hudutları içerisinde ise Belediye Encümeninden karar alınmak suretiyle belediyeden, Belediye dışında ise İl İdare Kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur. İfraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir.
Onay makamından olumsuz cevap gelmesi halinde paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi gerekir.”

Davacı, davayı açarken satış suretiyle paylaşma istemiş olsa dahi, davalılar yine de aynen paylaşma isteyebilirler. Çünkü bu davada davacı ve davalılar eşit haklara sahiptir.

6.2.        Satış Suretiyle Paylaşım

Bir diğer paylaşım yöntemi ise malın icra yoluyla açık arttırmadan satılıp elde edilen paranın paylaştırılmasıdır. Malın aynen bölünerek paylaşımı mümkün değilse, mal icra müdürlüğü tarafından satılarak paylaşım sağlanır.

Satış yoluyla paylaşımda özellik arz eden bir durum da muhdesatın tespiti konusudur. Muhdesat, taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi o arsanın bütünleyici parçalarıdır. Muhdesatın tespiti veya muhdedatın aidiyeti işlemi denilen bu durum dava yoluyla gerçekleştirilmektedir. Açılan davada taşınmaz üzerindeki yapı ve ağaçların nelerden ibaret olduğu ve üzerilerinde kimin hak sahibi olduğu araştırılır ve her iki davada buna uygun karar verilir.

7.    Muhdesatın Tespiti(Aidiyeti) Davası

Muhdesatın tespiti davaları hukuk yargılamasındaki dava türleri arasında tespit davası niteliği taşımaktadır. Tespit davalarının sonunda elde edilecek hükmün tek başına icrası mümkün değildir. Tespit davası açabilmek için davacının mutlaka bu davayı açmakta bir hukuki yararı olmalıdır.

Muhdesatın tespiti davası açılınca, ortaklığın giderilmesi davası bakımından  muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının sonuçlanması beklenir, yani bu dava bekletici mesele yapılır. Dava sonuçlanıp, taşınmaz üzerinde bulunan bina, her türlü yapı ve ağaçların mülkiyetinin kime ait olduğu belirlendikten sonra bunlar da hesaba katılarak dava sonuçlandırılır.

“Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad. 114/1-h, 115).

Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.

Dosyanın incelenmesinde; davanın açıldığı tarihte derdest bir ortaklığın giderilmesi davası yoksa da, ilk derece mahkemesinin karar tarihinden önce, 17.03.2017 tarihinde davacı tarafça dava konusu 200 ada 7 parsel sayılı taşınmaza ilişkin ortaklığın giderilmesi isteğiyle dava açıldığı, bu davanın Bakırköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/247 Esas numarasına kaydedildiği, bu durumun mahkemeye bildirildiği, buna göre davacı tarafın muhdesatın tespiti davası açmaktaki hukuki yararına ilişkin dava şartının tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır.[2]

SONUÇ

Ortaklığın giderilmesi davaları en sık açılan davalardan biridir. Bir mal üzerindeki ortak hak sahipliği eğer karşılıklı ve ortak uzlaşı ile sonlandırılıp paylaşım yapılmazsa, bu paylaşımın yapılmasının tek yolu bu davayı açmaktır.

Ortaklığın giderilmesi davaları genelde miras ortaklıkları özelinde açılmaktadır. Her olay kendine özgü özellikler taşıdığı ve manevi açıdan da özellik gösteren bir dava olduğu için, konuyla ilgili paydaşların gerçek arzularını en iyi şekilde tatmin edecek çözümlerin bulunması en doğrusudur. Örneğin, kişiler aile yadigârı olarak gördükleri taşınmazları satmak istemeyebilirler. Satışın icra yoluyla ve açık arttırmadan satılması nedeniyle malın gerçek satış değerinden daha düşük bedelle satılacağı gibi uyarıların yapılması da gerekmektedir. Taraflar aynen bölerek paylaşım ya da satış yoluyla paylaşım konusunda elde edebilecekleri menfaatler konusunda bilgilendirilmelidir.

Konuyla ilgili daha fazla bilgi almak ya da hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti talep etmek için Solmaz Hukuk ve Danışmanlık ekibinin alanında uzman avukatlarıyla iletişime geçebilirsiniz.

Saygılarımızla.

REFERANSLAR

KÖROĞLU, Anıl, Medenî Usûl Hukuku Bakımından Ortaklığın Giderilmesi Davası, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, İstanbul, 2020.

SARIHAN, Banu, “Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, yıl:2000, cilt:8, sayı:1-2.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2014/358 E., 2016/174 K., 24.02.2016

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu , 2013/1854 E., 2015/1310 K. 06.05.2015.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2018/13921 E., 2021/1605 K., 24.02.2021


[1]Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2014/358 E., 2016/174 K., 24.02.2016;  Yargıtay Hukuk Genel Kurulu , 2013/1854 E., 2015/1310 K. 06.05.2015.

[2]  Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2018/13921 E., 2021/1605 K., 24.02.2021