Miras sözleşmeleri, mirasbırakan kişinin ölümünden sonra geçerli olmak üzere mirasının paylaştırılmasına ilişkin düzenlemeler yaptığı veya mirasıyla ilgili yerine getirilmesini istediği başka hususları karara bağladığı sözleşme türleridir. Miras sözleşmelerinin bir tarafı mirasbırakacak kişidir. Sözleşmenin diğer tarafı ise halihazırda mirasçısı olan bir kişi veya üçüncü bir kişi olabilir. Miras sözleşmelerinde de tıpkı vasiyetnamelerde olduğu gibi kişinin ölümünden sonra yerine getirilmesini istediği son arzuları yer alsa da miras sözleşmeleri pek çok bakımdan vasiyetnamelerden farklılık gösterirler.
Bu bültende miras sözleşmelerinin hangi amaçlarla, nasıl ve ne şekilde düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklamalarda bulunduk.
1. Miras Sözleşmeleri Niçin Yapılmaktadır?
Miras sözleşmeleri çok çeşitli gerekçelerle yapılabilmektedir. Ancak hepsinin temelinde yatan sebep, kişinin ölmeden önce mirasını paylaştırmak istemesi ve ilerde bu konuda mirasçılar arasında çıkması muhtemel uyuşmazlıkları sona erdirme düşüncesidir. Kişi mirasının kendi arzu ettiği kişilere ve kendi arzu ettiği şekilde verilmesini sağlamak için sağlığında miras sözleşmeleri yapmaktadır. Örneğin kişi bir miras sözleşmesi yaparak, kendisini ve ailesini zora düşürecek ölçüde savurgan bir çocuğunu mirasından mahrum bırakmak ve diğer kardeşlerine zarar vermesini önlemek isteyebilir. Bu sebeple sağlığında onunla bir mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Yine bir başka örnek, miras sözleşmesi ile kişi mirasçıları arasında malvarlığını paylaştırarak terekesinin belli oranlarda bunlar arasında pay edilmesini, belli bazı mallarının da belirlediği kişilere verilmesini kararlaştırabilir. Mirasbırakacak kişi bir ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaparak mirasını veya belli mallarını kendisine sağlığında bakan kişiye bırakmak amacıyla da bir miras sözleşmesi yapabilir. Görüldüğü üzere birden fazla sebeple miras sözleşmeleri yapılabilmektedir. Her birinin ortak özelliği kişinin ölümünden sonra hüküm ifade etmek üzere mirasçılık durumu ve/veya mallarının paylaşımı ya da tahsisi ile ilgili hükümler içermesidir.
Mirasbırakan kişi ile arasında miras sözleşmesi olan kişi, mirasbırakanın daha sonra bu sözleşmeye aykırı şekilde yaptığı başka miras sözleşmelerine ve vasiyetnamelere itiraz etme hakkı elde ettiğinden mirasçılar için bir tür güvence sağlaması da miras sözleşmelerinin tercih edilme sebeplerindendir.
Miras sözleşmesinden mirasbırakan kişi tek başına dönemez, sözleşmeyi tek başına sona erdirmesi mümkün olmaz. Bu da vasiyetnamelerle miras sözleşmelerini birbirinden ayırt eden bir husustur. Miras sözleşmesi adı üstünde bir sözleşme olduğundan iki taraflı veya çok taraflı şekilde akdedilmektedir. Bu nedenle istisnai haller dışında ancak tarafların anlaşmasıyla sona erdirilebilir. Oysa vasiyetnameler mirasbırakanın tek taraflı olarak yaptığı hukuki işlemler olduğundan mirasbırakanın vasiyetnameden dönmesi her zaman mümkün olduğu gibi, vasiyetnameyi yok etmesi veya yeni bir vasiyetname yaparak eskisini geçersiz kılması da mümkündür.
2. Miras Sözleşmesi Nasıl Yapılmalıdır?
Miras sözleşmeleri sıkı şekil kurallarına tabidir. Miras sözleşmesinin mutlaka resmi senetle yapılması gerekir. TMK madde 545’e göre; “Miras sözleşmesinin geçerli olması için resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir. Sözleşmenin tarafları, arzularını resmî memura aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar.” Görüldüğü gibi miras sözleşmelerinin resmi vasiyetnameler gibi noter huzurunda ve iki tanığın katılımıyla akdedilmesi gerekmektedir. İşlemde birlik ilkesi gereği irade açıklamalarının aynı zamanda yapılması gerekmektedir. Mirasbırakan ve karşı tarafın iradelerini noter önünde açıklamalarının ardından bu hususlar noter tarafından yazıya dökülür ve taraflara okutulur. Okuma yazma bilmeyen kişiler varsa bunlara belgenin içeriği noter tarafından okunur. Taraflar noterin ve tanıkların önünde metni imzalarlar. Ardından tanıkların da metni imzalamaları gerekir. Tanıklar imza atarken tarafları miras sözleşmesi yapmaya ehil gördüklerini ve bu metnin okunduğunu ve taraf iradelerine uygun olduğunu da metne şerh verirler. Miras sözleşmesinin birer nüshası taraflara verilir ve bir nüshası da Noterlik Kanunu gereği noter tarafından saklanır. Ancak bu son husus miras sözleşmesinin geçerliliğine etki etmez.
3. Kimler Miras Sözleşmesi Yapabilir?
Miras sözleşmelerinin bir tarafı mutlaka mirasbırakan kişidir. Mirasbırakan kişinin bu sıfatla bir miras sözleşmesi yapabilmesi için hukuken tam ehliyete sahip olması gerekir. Buna göre bir kişinin mirasbırakan sıfatıyla miras sözleşmesi yapabilmesi için mutlaka 18 yaşını doldurmuş, ayırt etme gücüne sahip olması ve kısıtlı olmaması gerekmektedir. Vasiyetname yapabilmek için 15 yaşın doldurulmuş olması ve ayırt etme gücüne sahip olmak yeterliyken, miras sözleşmesi yapabilmek için tam fiil ehliyeti aranmaktadır. Şayet mirasbırakan kişi sözleşmeyi yaptığı sırada bir nedenle ayırt etme gücüne sahip değildiyse miras sözleşmesinin iptali talep edilebilir.
Mirasbırakan sıfatıyla değil de sözleşmenin karşı tarafı olarak miras sözleşmesine iştirak edebilmek için genel hukuki işlem ehliyeti kuralları geçerlidir. Buna göre tam ehliyete sahip herkes miras sözleşmesi yapabilirken sınırlı ehliyetsizler(18 yaşından küçük kişiler veya hakkında kısıtlama kararı verilmiş yetişkinler) miras sözleşmesinin bir ivaz (karşılık) içerip içermemesine göre bu sözleşmeyi tek başlarına yapabilirler. Eğer miras sözleşmesi bir ivaz karşılığı yapılmaktaysa bu takdirde sınırlı ehliyetsiz kişi veli/ya da vasinin rızası ile vesayet ve denetim makamlarının izniyle bu türden bir sözleşmeyi yapabilecektir.
4. Miras Sözleşmesine Konabilecek Hükümler
Miras sözleşmesiyle mirasbırakan kişi mirasının tamamına veya belli bir oranına bir kimseyi mirasçı olarak atayabilir. Yine mirasının bütünü için değil de belli bir malını bir kişiye bağışlayabilir. Buna belirli mal vasiyeti denilmekte olup, vasiyetname yoluyla da yapılması mümkündür. Miras sözleşmesiyle bir kişi mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir. Miras sözleşmesi ile vakıf kurulması da mümkündür. Özetle miras sözleşmesiyle bir kişi bir başkasını mirasçı olarak atayabilir, yasal mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir, belli mallarının kime verileceğini vasiyet edebilir, vakıf kurabilir, mal paylaşımının nasıl yapılacağına dair kurallar öngörebilir, bazı mirasçılarına belli yükümlülükler yükleyebilir.
5. Karşılıklı Ya Da Karşılıksız Miras Sözleşmeleri
Miras sözleşmeleri karşılıklı ya da karşılıksız olarak yapılabilir. Miras sözleşmesinde mirasbırakan bir ölüme bağlı kazandırmada bulunurken sözleşmenin karşı tarafı buna karşılık ona sağlığından herhangi bir borç ödemek zorunda kalmıyorsa buna ivazsız yani karşılıksız miras sözleşmesi adı verilmektedir. Ancak mirasbırakanın yaptığı ölüme bağlı kazandırmaya karşılık sözleşmenin karşı tarafı da ona sağlığında bir miktar para ödemeyi veya bir şey vermeyi üstleniyorsa bu tür miras sözleşmeleri karşılıklı (ivazlı) miras sözleşmeleridir. Örneğin, mirasçı atanan kişi mirasbırakana bunun karşılığında 50.000 tl para ödeme borcu altına girmişse bu bir ivazlı miras sözleşmesidir.
Miras sözleşmesinin ivazlı olup olmamasının önemi özellikle mirastan feragat sözleşmelerinde ortaya çıkmaktadır. Şayet bir mirasçı mirasından feragat etmesine karşılık mirasbırakandan sağlığında belli bir karşılık almışsa, kural olarak artık bu kişinin çocuğu ve torunları da bu mirastan feragat etmiş sayılır. Ancak söz konusu feragat bir karşılık alındığı için değil de sadece feragat içerikli olsaydı bu kişinin çocukları da mirastan feragat etmiş kabul edilmeyecekti.
6. Mirastan Feragat Sözleşmesi Şeklinde Yapılan Miras Sözleşmeleri
Mirastan feragat sözleşmeleri de bir tür miras sözleşmesidir. Mirastan feragat sözleşmelerine olumsuz miras sözleşmesi de denilmektedir. Mirastan feragat sözleşmelerinin geçerli olması için Kanunda miras sözleşmesi için aranan şekil şartlarına uygun olarak yapılması gerekir. Bu anlamda mirastan feragat ancak miras sözleşmesiyle yapılabilecektir.
Mirastan feragat sözleşmeleri bir karşılık alınarak veya karşılıksız şekilde yapılabilir. Mirastan feragat eden kişi mirasın tamamından feragat ederse mirasçılık sıfatını kaybeder ve mirastan bir hak talebinde bulunamaz. Aynı şekilde mirasbırakanın borçlarından da sorumluluğu olmaz. Aşağıda yer alan Yargıtay kararında mirastan feragat sözleşmelerine ilişkin açıklamalarda bulunulmuştur;
“Mirastan feragat sözleşmesi ve kapsamı Türk Medeni Kanunu’nun 528 ve devamındaki maddelerinde düzenlemiş olup, miras sözleşmesinin bir çeşididir.
TMK’nın 545. maddesi uyarınca miras sözleşmesinin geçerli olabilmesi için resmi vasiyetname şeklinde yapılması zorunludur. (Yargıtay İ. B. K. 11.02.1959 tarih 16/14 sayılı Kararı) Vasiyetnamenin açılması ise TMK’nın 596. Maddesinde düzenlenmiş olup vasiyetname açılırken sulh hakimince izlenmesi gereken usul belirtilmiştir. Miras sözleşmesinin ve bu kapsamda yer alan mirastan feragat sözleşmesinin “resmi vasiyetname şeklinde yapılması hususu yalnızca” geçerlilik şekline ilişkin olup, mirastan feragat sözleşmelerinin vasiyetnamelerdeki usul doğrultusunda açılıp okunacağına ilişkin kanunda bir hüküm bulunmadığı gibi noterde düzenlenmiş olan mirastan feragat sözleşmesinin mirasbırakanın ölümü halinde sulh hakimine gönderilmesine dair de bir düzenleme söz konusu değildir. Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece talebin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.”[1]
7. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Şeklinde Yapılan Miras Sözleşmeleri
Miras sözleşmesi türlerinden bir diğeri ölünceye kadar bakma sözleşmeleridir. Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri, Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olmasına karşın miras sözleşmesi şeklinde yapılmaktadır. Bu sözleşmeyle mirasçı olarak atanan veya kendisi lehine vasiyet yapılan kişi, mirasbırakan karşı tarafa ölünceye kadar bakma borcu altına girmektedir. Aşağıda ölünceye kadar bakma sözleşmeleriyle ilgili Yargıtay kararlarına yer verilmiştir;
“Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri; taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdür. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Dava konusu belgenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 512. maddesi, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin miras sözleşmesi şeklinde düzenleneceğini, miras sözleşmesinin düzenlenme şekline ilişkin Türk Medeni Kanunun’un 545 nci maddesi ise; miras sözleşmesinin geçerli olması için resmi vasiyet şeklinde düzenlenmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Resmi vasiyetin ne şekilde düzenleneceğini açıklayan Türk Medeni Kanunun’un 532 nci maddesinin ikinci fıkrasında ise; resmi vasiyeti düzenleyecek memurun, “sulh hakimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli” olabileceği açıklanmıştır.
Somut olayda; muris tarafından düzenlenen el yazılı belgede, “… … kendime mirasçı olarak seçtim, …’ın bana ölünceye kadar bakmasını, bu şartla ben öldükten sonra kalan bütün mirasımın …’a kalmasını istiyorum, söz konusu mirasım no 11 deki gayrimenkulden oluşmaktadır…” şeklinde beyanda bulunulduğu, bu şekilde, davalıya bakım borcu karşılığında taşınmaz devrinin vaadedildiği görülmektedir.
Buna göre; söz konusu belgenin, ölünceye kadar bakma akdinin unsurlarını taşıdığı anlaşılmakla, resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu gerekçesiyle bir kısım davacılar yönünden iptaline karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile el yazılı vasiyetname nitelemesi yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.”[2]
Bir diğer kararda Yargıtay ölünceye kadar bakma sözleşmeleriyle ilgili aşağıdaki tespitlerde bulunmuştur;
“Ölünceye kadar bakma sözleşmesi ise, iki yanı borca sokan, her iki sözleşen için borçlar doğuran bir sözleşmedir. Sağlığınca bakan, sağlığınca bakılanın yaşama süresince ona bakmak ve özen göstermek borcu altına girer. Sağlığınca bakan, kendisine geçirilecek malvarlığı değerinin karşı edimi olarak böyle bir borcu yüklenmelidir. Sağlığınca bakılan da, malvarlığı değerini taşıyan bir edimin yerine getirilmesi için borç altına girmiş olmalıdır. Sağlığınca bakılanın borcu, uyuşulan karşılığın edimidir ki, malvarlığının tümünü ya da bir parçasını, bir payını ya da mallar üzerinde intifa hakkı kurulmasını sağlar. Taşınır ya da taşınmaz bir mal bu karşı edimin konusunu oluşturabilir.
Kaynağını Borçlar Kanunun 511. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan kanunun 512. ve TMK 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Sözleşmenin biçimine uygun olarak düzenlenip böylece kurulması halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptal ve tescil davasını bakım borçlusu, bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilir. Bu itibarla, varlık geçişi için, yasada öngörülen koşullara uyulmak gerekir. Sağlığınca bakılanın edimi taşınmaz olsa bile sözleşmenin biçime uygun kurulması yeterlidir. Ölünceye kadar bakma akdine dayalı tapu iptal ve tescil davası neticesinde verilen hüküm ihdasi değil, izhari niteliktedir. Başka bir deyimle, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı olarak bakım borçlusu tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasına ilişkin kararın kesinleşmesiyle sağlığınca bakan, kütük dışında (tescilsiz) kazanmış olur.”[3]
Sonuç
Miras sözleşmeleri, bir kişinin ölümünden sonra mirasının nasıl paylaştırılacağını, mallarının kimlere hangi koşullarla verileceğini düzenlediği ölüme bağlı tasarruflardır. Miras sözleşmeleri ve vasiyetnameler aynı amaca yönelik olsa da aralarında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Vasiyetnameyi bir kişi tek başına yapabilir ve dilediği zaman bu vasiyetnameden dönebilirken, miras sözleşmesi mirasbırakan kişi ile konusuna göre mirasçı olarak atanan veya kendisine vasiyette bulunulan kişi ile ya da mirasçılıktan çıkarılan kişi ile yapılmaktadır. Bu nedenle mirasbırakan yapmış olduğu miras sözleşmesinden tek başına dönemeyecektir.
Miras sözleşmelerinin düzenlenmesi, etkisi, yorumu ve geçerliliği hakkında hukuksal soru ve sorunlarınız için ekibimizle iletişime geçebilirsiniz.
Saygılarımızla.
Solmaz Hukuk ve Danışmanlık Ekibi.
Referanslar
Bilge ÖZTAN, (2014), Miras Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, s.257-273.
Mustafa DURAL/Turgut ÖZ, (2012), Türk Özel Hukuku Cilt IV Miras Hukuku, İstanbul, Filiz Kitabevi, s.96-112.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2018/6442 E., 2019/3674 K.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2021/855 E., 2021/4103 K.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2013/1513 E., 2013/3729 K.
[1] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2018/6442 E., 2019/3674 K.
[2] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2021/855 E., 2021/4103 K.
[3] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2013/1513 E., 2013/3729 K.
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.