Özet: Haklı nedenlerden birinin varlığı halinde şirket ortaklarından her biri şirketin haklı nedenle feshini mahkemeden talep edebilir. Haklı nedenle fesih davasında şirketin birden fazla ortağının veya müdürünün olması hallerinde davalı ve davacı sıfatları değişebilir. Makalemizde Türk Ticaret Kanunu’nun 636 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen haklı nedenlerin varlığı halinde Limited şirketin feshi davasında yargılama usulü, davalı ve davacı tarafları incelenecektir.
Giriş:
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 636. maddesinin üçüncü fıkrasında haklı nedenlerin varlığı halinde Limited şirketin feshinin istenebileceği düzenlemiştir. Bununla birlikte maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerin varlığı halinde de haklı nedenle fesih isteminde bulunulabilir. Haklı sebeplerden birinin varlığı halinde her bir ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir.
Haklı sebep kavramının ne olduğu ile ilgili yasada açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, doktrinde ve Yargıtay uygulamalarında, haklı sebep kavramı; ortaklık ilişkisini çekilmez hale getiren ve dürüstlük kuralına göre ortaklık ilişkisini sürdürmesinin ortaktan beklenemeyeceği haller olarak kabul edilmiştir. Haklı sebep, her somut olayda nesnel ve objektif ölçülere uygun olarak mahkeme tarafından takdir edilecektir.
1. Yargılama Usulü
Haklı sebeple Limited şirketin feshi davası Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından görülen bir dava türüdür. Yetkili mahkeme ise şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesi’dir ancak Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmuyorsa bu halde Asliye Hukuk Mahkemelerinde dava görülecektir. Dava, basit yargılama usulüne tabi olarak görülür. Haklı nedenle fesih davasında dava değeri bulunmadığından harç maktu olarak ödenir.
Dava süresi kanunda açıkça öngörülmemiştir. Buna karşın davanın her zaman açılması mümkün değildir. Haklı sebeple fesih davası süre bakımından dürüstlük kuralına aykırı bir şekilde açıldığı takdirde dava, mahkeme tarafından süre yönünden reddedilir.
Haklı nedenle fesih davasının talep sonucu kısmında şirketin feshi açıkça istenmelidir. Aksi durumda mahkeme tarafından Limited şirketin feshine karar verilemez. Buna karşın fesih istenen durumda mahkeme fesih yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen bir diğer çözüme hükmedebilir. Bu nedenle şirketin feshi en son hükmedilmesi gereken karardır. Madde hükmünün gerekçesinde de hakime şirket yararına olmak üzere geniş yetkiler verildiği belirtilmiştir.
Fesih davası açıldığında duruma göre mahkeme tarafından kayyım atanması başta olmak üzere çeşitli tedbirler alınabilir.
2. Davalı
Limited şirketin haklı nedenle feshi davasının davalısı şirket tüzel kişiliğidir. Şirket ortaklarının davalı olarak gösterilmeleri halinde taraf teşkili sağlanamayacağından davanın bu nedenle reddi gerekir.
İki ortaklı Limited şirketlerde ise Yargıtay ve doktrinin tarafından benimsene baskın görüşe göre; Limited şirketin ortak sayısı iki ve davacı ortak iki ortaktan birisi ise diğer ortağın davalı olarak gösterildiği hallerde taraf teşkili sağlanmış sayılır. Buna karşın Yargıtay’ın bu görüşünden dönmüş olduğu kararlar da mevcuttur.
Kanaatimiz, iki veya daha fazla ortaklı Limited şirketlerde, haklı nedenle fesih davasında tüm ortakların taraf olarak gösterilmesi halinde taraf teşkilinin sağlanmış sayılmasıdır. Fakat Yargıtay’ın bu konuda aksi kararları da bulunduğundan, davalının şirket tüzel kişiliği olarak gösterilmesi en doğru olan yoldur.
Fesih davasında davalı şirketi şirket müdürleri temsil eder. Şirkette birden fazla müdürün olması halinde aksi sözleşmede öngörülmediği takdirde çift imza kuralı geçerlidir. Şirket müdürlerinin şirketi temsil edeceği sebebine dayanılarak şirket müdürlerine karşı bu dava açılarak taraf teşkili sağlanamaz.
Fesih davasını açan ortak aynı zamanda şirketin tek müdürü ise bu durumda açılan davada Limited şirketi temsil etmesi amacıyla kayyım atanır.
3. Davacı
TTK’un 636/3 hükmü kapsamında Limited şirketin haklı nedenle feshi davasında davacı sıfatına ortaklar sahiptir. Ortaklar dışındaki kişilerin bu madde kapsamında haklı nedenle fesih davası açma hakkı yoktur. Diğer bir ifade ile ortak sıfatına sahip olmayan alacaklılar, dışarıdan atanan müdürler bu davayı açamazlar. Aynı şekilde ortaklıktan ayrılan kişinin de bu davayı açması mümkün değildir.
Ortak, davanın devamı süresince ortaklık sıfatını korumalıdır. Aksi takdirde davanın reddi gerekmektedir. Eğer ihtilaf devam etmekte ve kesinleşmiş bir karar bulunmamakta ise bu halde mahkeme, ihtilafı gören mahkemenin sonucunu bekletici mesele yapmalıdır. Yargıtay Kararlarında bu minvalde kararlara rastlanmaktadır. Şirket sözleşmesi ile ortakların dava açma hakkı sınırlandırılamaz ve kaldırılamaz.
Limited şirketin tek ortaklı olması halinde, tek ortak tarafından Limited şirketin feshi davası açılamaz. Bunun sebebi ise, ortağın yazılı olarak alacağı bir Genel Kurul kararı ile şirketi feshedebilecek olmasıdır. Payın birden fazla kişiye ait olması halinde ise bu dava ortak bir temsilci atanarak açılabilir.
Şirket ortağı dışında haklı nedenle fesih davası açılamayacağı belirtilmişse de bazı istisnai durumlarda ortağın yanında davacı sıfatıyla bazı kişiler davaya katılabilir. Ortağın payı üzerinde bir intifa hakkı var ise, intifa hakkı sahibi ortağın yanında yer alarak bu davaya katılabilir. Bir başka durum olan ortağın iflası halinde de dava açma hakkı iflas idaresine geçer. Dava açıldıktan sonra Limited şirketin iflası halinde ise davaya devam etme hakkı ve yetkisi iflas idaresine geçer. Fesih davası devam ederken ortaklık payı devredilmişse, ortak sıfatına sahip olan yeni pay sahibi davaya devam edebilir. Davacı ortağın mirasçıları da ortaklık payının kendilerine intikal etmesi halinde davaya devam edebilirler.
Belirttiğimiz bu gibi durumlarda ortak dışında üçüncü kişiler de davacı sıfatına sahip olabilirler.
Sonuç:
Limited şirketin haklı nedenle feshi davası, TTK’nun 636/3 hükmü kapsamında şirket ortakları tarafından şirket tüzel kişiliğine karşı Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan bir dava türüdür. Yargıtay ve doktrinde bazı durumlarda şirket ortaklarının da davalı olarak gösterilebileceği belirtilmişse de Yargıtay’ın aksi yönde kararları da bulunmaktadır. Bu nedenle şirket tüzel kişiliğinin davalı olarak gösterilmesi en doğru yoldur. Davaya, davacı yanında şirket ortakları dışında istisnai olarak üçüncü şahıslar da katılabilir. Davanın açılması herhangi bir süreyle sınırlandırılmamıştır. Davanın sonuç istem kısmında şirketin feshi açıkça istenmelidir. Mahkeme tarafından şirketin feshi dışında bir seçenek bulunmadığı takdirde karar verilir. Bu durum feshin son çare olduğunu göstermektedir.
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.