Haczedilemeyen Mallar Ve Haczedilmezlik Şikâyeti

İcra takibinde amaç borcunu ödemeyen borçlunun alacaklıya ödeme yapmasının teminidir. Borçlu kendisine gönderilen ödeme emri(veya icra emri)nin gereğini yerine getirip alacaklıya süresi içinde ödeme yapmazsa, belli şartların yerine getirilmesi ve alacaklının talebi halinde borçlunun malları haczedilir. Haczedilen mallar paraya çevrilerek alacaklının alacak hakkı satış bedelinden ödenir.

İcra takibi neticesinde, borçlunun malları satılarak satış bedelinden alacaklıya ödeme yapılması amaçlandığından borçlunun sadece maddi değere sahip mal ve hakları haczedilir. Ancak borçlunun malî değere sahip her malının haczi de hukukumuzda caiz görülmemiştir. Bu durum çeşitli hukuksal, sosyal ya da insanî gerekçelere dayanmaktadır.

Bu bültende haczedilmesi yasak olan mal ve hakların hangileri olduğu ve haczedilemeyecek bir mal olmasına rağmen icra memuru tarafından haciz yapılması halinde yapılan haczedilemezlik şikayeti inceleme konusu yapılacaktır.

1. Haczedilemeyen Mal ve Haklar Nelerdir?

Haczedilemeyen mal ve haklardan bir kısmı, maddi hukuka göre devredilmesi mümkün olmayan mal ve haklardır. Bunların satışı gerçekleştirilemeyeceği için haczedilmesi de mümkün değildir. Örneğin; manevi tazminat talebi, oturma hakkı ve diğer şahsa bağlı haklar haczedilemez.

Kanunlarda tamamen veya kısmen haczedilemeyeceği öngörülmüş olan mal ve haklar mevcuttur. Bu mal ve hakların haczi yasak olup, buna rağmen haczedilmesi halinde borçlu şikayet hakkını kullanabilir.

Hangi mal ve hakların haczedilemeyeceği konusunda haciz esnasında icra müdürü belirleyici olur. Bu konuda icra müdürü tarafların beyanlarını da dikkate alır. İcra müdürü bu konudaki kararını gerekçeli olarak verir.

1.1. Tamamen Haczedilemeyen Mal ve Haklar

İİK’nın 82. maddesinde hangi malların haczedilemeyeceği aşağıdaki gibi sayılmıştır;

  • Devlet malları ile özel kanunlar da haczi caiz olmadığı gösterilen mallar haczedilemez.

 

  • Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere,borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşyaaynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri haczedilemez.

 

Ev haczinde borçlu ve ailesine ait olan lüzumlu eşyaların haczi mümkün değildir.  Burada lüzumlu eşya belirlemesinin günümüz koşullarına uygun yapılması ve bir evin idaresi için gerekli eşyanın bir insanın onurlu şekilde ve insan hakları çerçevesinde yaşamasına ve çalışmasına olanak tanıyacak biçimde belirlenmesi gerekmektedir.

 

  • Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü eşya haczedilemez. Örneğin, terzinin dikiş makinesinin haczedilmesi mümkün değildir. Bu durum borçlunun ekonomik geleceğini yok edebilecek niteliktedir. Oysaki icra takibini ve haczin amacı, borçluyu tüm yaşamsal araçlarından ve geçim kaynaklarından yoksun bırakmak değildir. Tersine borçlunun insan onuruna uygun biçimde bir yaşam sürmesi ve çalışarak borcunu ödeyecek duruma gelmesi teşvik edilmelidir.

 

  • Şayet borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri; değilse, sanat ve mesleki için lüzumlu olan alet ve edevat ve kitapları ve arabacı, kayıkçı, hamal gibi küçük nakliye erbabının geçimlerini temin eden nakil vasıtaları haczedilemez.

 

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, tarım arazisi olma vasfını kaybeden, üzerine bina inşa edilmiş olan borçluya ait arazinin haczi mümkündür.

  • Borçlunun ve ailesinin iki aylık yiyecek ve yakacakları ve borçlu çiftçi ise gelecek mahsul için lazım olan tohumluğu haczedilemez.

 

  • Borçlu bağ, bahçe veya meyve veya sebze yetiştiricisi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan bağ bahçe ve bu sanat için lüzumlu bulunan alet ve edevat haczedilemez.

 

  • Borçlu ve ailesinin idareleri için lüzumlu ise borçlunun tercih edeceği bir süt veren mandası veya ineği veyahut üç keçi veya koyunu ve bunların üç aylık yem ve yataklıkları

 

  • Geçimi hayvan yetiştirmeye münhasır olan borçlunun kendisi ve ailesinin geçimi için zorunlu olan miktarı ve bu hayvanların üç aylık yem ve yataklıkları haczedilemez.

 

  • Memleketin ordu ve zabıta hizmetlerinde malul olanlara bağlanan emeklilik maaşlarıile bu hizmetlerden birinin ifası sebebiyle ailelerine bağlanan maaşlar ve ordunun hava ve denizaltı mensuplarına verilen uçuş ve dalış tazminat ve ikramiyeleri haczedilemez.

 

  • Bir yardım sandığı veya cemiyeti tarafındanhastalık, zaruret ve ölüm gibi hallerde bağlanan maaşlar

 

  • Borçlar Kanunu’nun 610. maddesi gereğince haczolunmamak üzere kurulmuş olan ömür boyu gelir sözleşmeleri haczedilemez.

 

  • Askeri malullerle, şehit yetimlerine verilen terfi zammı ve 1485 numaralı kanun hükmüne göre verilen inhisar beyiye hisseleri haczedilemez.

 

  • Vücut veya sağlıkta meydana gelen zararlar içintazminat olarak zarara uğrayanın kendisine veya ailesine toptan veya irat şeklinde verilen veya verilmesi lazım gelen paralar haczedilemez.

 

Bu maddeden anlaşılması gereken vücut bütünlüğüne verilen zararların tazmini için kişiye veya yakınlarına ödenmesi gerekecek maddi ve manevi tazminat talepleri girmektedir.

  • Borçlunun haline münasip evi haczedilemez.

Konuyla ilgili detaylı açıklamalar aşağıda “Meskeniyet Şikâyeti” başlığı altında incelenmiştir.

 

  • Öğrenci bursları haczedilemez.

 

İcra ve İflas Kanunu’nda sayılan bu mal ve haklardan başka, diğer özel kanunlarda da haczedilemeyeceği belirtilen mal ve haklar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; ilama bağlı nafaka alacakları, teminat mektupları, evcil hayvanlar, iletişim numaraları haczedilemez.

1.2. Bir Kısmı Haczedilemeyen Mal ve Haklar

Maaş ve ücretlerin tamamı haczedilemez. Bunların ancak bir kısmı üzerine haciz konulabilir. Borçlunun tüm geçim kaynaklarından yoksun bırakılmaması amacıyla maaş ve ücretlerin sadece bir kısmından kesinti yapılabilmektedir. Maaşın haczedilecek kısmı dörtte birinden az olamaz. İşçi ücretlerinde ise maaşın en fazla dörtte biri haczedilebilir. Bundan daha fazla haciz yapılması halinde borçlunun şikâyet hakkı doğar.

Maaş ve ücretler haricinde, intifa hakları ve hasılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emekli maaşları, sigortalar veya emekli sandıkları tarafından tahsis edilen gelirlerin de ancak bir kısmı haczedilebilir. İcra memuru bunların borçlu ve ailesinin geçimi için lüzumlu olan kısmını takdir eder ve bu kısmı ayırdıktan sonra geri kalan kısmına haciz koyabilir.

2. Haczedilemezlik Şikâyeti

İcra müdür haciz esnasında hangi malın haczedilip haczedilemeyeceği konusunda karar vermeye yetkilidir. Bu konuda kendisine takdir yetkisi tanınmıştır. İcra müdürünün takdir yetkisini kanuna ve somut olaya uygun kullanmamış olması halinde icra müdürünün haciz işlemine karşı şikâyet yoluna başvurulabilir. Şikâyet sebepleri, kanuna aykırılık veya hadiseye aykırılık olabilmektedir. Örneğin; tamamı haczedilemeyeceği Kanun’da öngörülmüş bir malın haczi icra müdürünün haczetmesi halinde şikâyet sebebi kanuna aykırılık olur. Ancak bir kısmı haczedilemeyecek olan malın hangi miktarının haczedilemeyeceğini takdir yetkisi çerçevesinde belirleyen icra müdürünün, borçlunun durumuna uygun olmayan aşkın haciz yapmış olması halinde hadiseye aykırılık nedeniyle şikâyet hakkı kullanılabilecektir. Aşağıdaki Yargıtay kararında icra müdürünün takdir yetkisinin sınırlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur;

İİK’nın 85/1. maddesi gereğince, icra müdürlüğünce, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta bulunan menkul malları ile gayrimenkullerinden ve alacak ve haklarından alacaklının ana para, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczolunur(HGK’nun 10/06/2009 tarih, 12-213/244 sayılı kararı). İİK’nun 85 ve aynı Kanunun 79. maddelerinden çıkan ortak sonuç, icra müdürüne haczin uygulanması konusunda takdir yetkisi tanınmadığıdır. İİK’nun 85. maddesi, icra müdürüne, sadece “alacaklara yetecek miktarın” saptanması konusunda takdir hakkı tanımaktadır.
Buna göre; kural olarak, icra müdürünün 
haciz talebini yerine getirme konusunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmadığının kabulü gerekir. Ancak kural bu olmakla birlikte, İİK’nun 82. maddesine, 02/07/2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile eklenen ve son fıkrada yer alan; “İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir” hükmü karşısında, icra memuruna tanınan takdir hakkı, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığına ilişkin olup somut olayda uygulanma yeri yoktur.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, icra müdürlüğü, alacaklının talebi ile borçluya ait malvarlığı üzerine haciz koymak zorundadır. Ancak borçlu haczedilmezlik şikayeti ile icra mahkemesine başvurabilir.

O halde, mahkemece, şikayetin yazılı gerekçe ile kabulü ile icra müdürlüğünün konuya ilişkin kararının iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile karar verilmesi isabetsiz ise de; sonuçta şikayet kabul edildiğinden, Bölge Adliye Mahkemesince de borçlunun istinaf talebi esastan reddedildiğinden sonucu doğru Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerekmiştir.” [1]

İcra müdürü takdir yetkisini kullanırken tarafların beyanlarını da dikkate alır. İcra müdürü borçlunun haczedilemeyeceğini beyan ettiği bir malını haczederse borçlu icra müdürünün haciz kararına karşı şikâyet yoluna başvurabilir.

Şikâyet başvurusu icra mahkemesine yapılır.

Şikâyet yoluna gidilebilmesi için her şeyden önce ortada geçerli bir haciz işlemi bulunmalıdır. Aşağıdaki Yargıtay kararı haczedilemezlik şikâyeti için geçerli bir haczin varlığının araştırılması gerektiğine ilişkindir;

“İİK’nun 82/1-12. maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilmesi için, şikayet tarihi itibariyle hukuken geçerli bir haczin varlığı şarttır. Bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması üzerine, öncelikle şikayete konu taşınmaza icra takip dosyasından konulmuş geçerli bir haciz olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Taşınmaza ilgili icra takip dosyasından konulmuş geçerli bir haciz olmadığının belirlenmesi halinde, şikayetin konusu olmayacağından, başvurunun fuzuli yapıldığı kabul edilmelidir.

Öte yandan, taşınmazın usulüne uygun olarak haczedildiğinin kabulü için icra müdürlüğünce haciz kararı verilmesi yeterli olup, haczin geçerliliği ve tamamlanmış sayılması için ayrıca tapu siciline şerh verilmesi zorunlu değildir. Konuya ilişkin tasarruf yetkisi kısıtlamalarının tapu kütüğüne şerh verilebileceğini hükme bağlayan TMK’nun 1010. maddesi emredici nitelikte olmayıp, aynı maddenin son fıkrası uyarınca haciz şerhi verilmekle, taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir. Tapuya işlenmesi, haczin kurucu unsuru olmayıp bildirici nitelik taşır. Ne var ki 3. kişilere karşı ileri sürülebilmesi için haczin tapu siciline işlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda, icra dosyasının incelenmesinde; şikayet konusu taşınmaza ilişkin olarak icra müdürlüğünce verilmiş bir haciz kararı olmadığı, icra dosyasından bu taşınmazın haczi için tapu müdürlüğüne yazılmış bir haciz müzekkeresi de bulunmadığı görülmektedir. Nitekim, icra müdürlüğünün 19/04/2021 tarihli cevabi yazısında da; “….4562 ada 5 parsel sayılı A blok Zemin Kat 2 numaralı bağımsız bölümde kayıtlı taşınmazın tapu takyidatının incelenmesinde müdürlüğümüz haczine rastlanılmadığı, …yapılan incelemede bahsi geçen taşınmaza ilişkin olarak, tapuya yazılan müzekkereye ve tapu takyidatında müdürlüğün haczine rastlanılmamıştır” yönünde cevap verildiği görülmüştür.
Bu durumda, şikayet tarihi itibariyle şikayete konu taşınmaz üzerinde, icra takip dosyasından konulmuş, hukuken geçerli bir haczin varlığı olmadığından, borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunmasında korunmaya değer bir hukuki yararı bulunmamaktadır.”[2]

3. Şikâyet Süresi

Kanunda haczedilemeyeceği belirtilmiş olan malının haczedilmiş olması halinde borçlu, yedi gün içinde haczedilemezlik şikâyetinde bulunabilir. Bu süre haczin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak bazı hallerde şikâyet başvurusu yapılması süreye bağlı değildir; her zaman şikâyet yoluna gidilebilir. Özellikle kamu düzenini ilgilendiren hukuka aykırılıklar söz konusu ise şikâyet süresizdir. Örneğin; devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin mallarının haczedilemeyeceği süresiz şikâyet yoluyla ileri sürülebilir.

Borçlu ve ailesinin geçimi ve idaresi içi zorunlu olan giyecek, yiyecek, yakacak gibi temel ihtiyaçların haczedilmesi halinde de şikâyet süresizdir.

Konulan her haciz hakkında borçlunun yeni bir şikâyet hakkı doğar. Yargıtay kararına göre;

“İİK’nun 82. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK’nun 16/1. maddesi uyarınca 7 günlük süreye tâbidir. Bu süre öğrenme tarihinden başlar.

Diğer yandan, İcra ve İflas Kanunu’nda taşınmaz üzerine konulan haczin yenilenmesi diye bir müessese mevcut olmayıp, aynı takip dosyasından da olsa, konulan her haciz, yeni bir haciz olup, borçlunun her hacze yönelik olarak şikayet hakkı bulunmaktadır.

Somut olayda ise, taşınmaz kaydı üzerine son olarak, alacaklı vekilinin talebi üzerine 27.8.2019 tarihinde haciz şerhi işlendiği, bu hacze ilişkin olarak icra dosyasından 07.10.2019 tarihinde borçluya kıymet takdiri raporu tebliğ edilerek bildirimde bulunulduğu, borçlunun 14.10.2019 tarihinde süresinde meskeniyet şikayetinde bulunduğu anlaşılmıştır.

O halde, her ne kadar taşınmaz üzerine daha önce konulmuş haciz bulunmakta ise de, yukarıda da açıklandığı üzere her haciz yeni bir şikayet hakkı doğuracağından, borçlunun 27.08.2019 tarihli hacze yönelik şikayeti, İİK.nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal sürededir. O halde, ilk derece mahkemesince işin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şeklide hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.” [3]

4. Meskeniyet Şikâyeti

İcra memurunun borçlunun evini haczetmesi halinde gündeme gelen şikâyete uygulamada meskeniyet şikâyeti adı verilmektedir. Yukarıda ifade edildiği üzere borçlunun haline münasip evi haczedilemez. Bir başka deyişle, borçlunun  sosyal ve ekonomik durumuna uygun olan evi üzerine haciz konulamaz.

Borçlunun sosyal ve ekonomik durumuna göre evin borçlunun haline münasip bir ev olup olmadığını icra memuru takdir eder. Borçlunun evinin değeri icra memuru tarafından fazla bulunursa, ev satılarak, borçluya bu bedel içinden haline münasip bir ev alması için gerekli bedel verilir. Kalanı ise alacaklıya ödenir.

Borçlunun meskeniyet şikâyetinde bulunabilmesi için o evde oturuyor olması gerekmez. borçlu kendisine ait evi kiraya verip başka bir evde oturuyor olsa dahi bu evi hakkında meskeniyet şikâyetinde bulunabilir. Meskeniyet ileri sürülen evin inşaatının bitmiş ve oturulabilir bir ev olmasına da gerek yoktur. İnşaat halindeki ev için de meskeniyet şikâyetinde bulunulması mümkündür. Ayrıca borçlunun kışın oturduğu evi dışında bir de yazlığı var ise bu ev içinde meskeniyet şikâyetinde bulunulması mümkündür.

Borçlu daha önce üzerinde ipotek kurmuş olduğu evi üzerinde meskeniyet iddia edemez. Ancak bu ipotek zorunlu ipotek türünden ise yine meskeniyet şikâyetinde bulunulabilir. Aşağıda Yargıtay içtihatlarından konuya örnek olabilecek kararlardan birkaçına yer verilmektedir;

Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipotekler, adı geçenin daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunmasını engeller. Ancak, haciz tarihi itibariyle ipotek konusu borcun ödenmiş olması halinde, ipotekle yükümlü bulunmayan taşınmaz hakkında meskeniyet şikayetinde bulunulabilir.

Somut olayda,… ili …ilçesi 1497 Ada 266 parsel sayılı taşınmazın şikayetçi borçlu adına kayıtlı olduğu, taşınmaz üzerinde 27.4.2006 tarihli S.S. Güzelyalı Konut Yapı Koop. lehine tesis edilmiş ipoteğin mevcut olduğu, ipoteğin taşınmazın eski maliki tarafından tesis edildiği ve taşınmazın 26.8.2010 tarihinde şikayetçi tarafından ipotekle yüklü olarak satın alındığı, taşınmaza 27.4.2018’de haciz konulduğu görülmektedir.

Taşınmazı ipotekle yüklü olarak bilerek satın alan kişinin bu ipotek ile kendi tesis ettiği ipotek arasında sebep sonuç ilişkisi arasında fark olmayacağı tabii olup, Bölge Adliye Mahkemesi’nin aksi yöndeki gerekçesi doğru bulunmamış olup, İlk Derece Mahkemesi’nce de ipotek belgesi getirtilmeden salt tapu kaydı üzerinden yapılan inceleme ile ipoteğin sosyal amaçlı olduğu sonucuna varılması yerinde değildir.
O halde mahkemece, istinaf aşamasında dosyaya kazandırılan ipotek resmi senedi incelenerek, taşınmazda bulunan ipoteğin niteliğinin değerlendirilmesi, zorunlu olarak kurulan ipoteklerden olmadığının anlaşılması halinde haciz tarihi itibariyle ipoteğe konu borcun ödenip ödenmediği tespit edilerek ve ödenmiş ise meskeniyet şikayetinde bulunulabileceği, ödenmemiş ise meskeniyet iddiasına engel olacağı değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.”[4]

 

Bir başka kararda Yargıtay, konut kredisinin meskeniyet şikâyetine olan etkisini incelemiştir;

Somut olayda, takip dosyasından borçlunun şikayete konu taşınmazı üzerine 21.01.2019 tarihinde haciz uygulandığı, haciz tarihinden önce taşınmazın tapu kaydında 3. kişi… A.Ş. lehine her türlü kredi sözleşmesi, taahhütnamesi vs. uyarınca veya üçüncü kişiler tarafından borçlu ile ilgili olarak Banka’ya tevdi edilmiş/edilecek kefaletler uyarınca banka tarafından açılmış/açılacak her türlü krediden ötürü Banka’ya karşı asaleten ve kefaleten doğmuş doğacak tüm kredi borçlarının ve bunların faiz, komisyon, ücret, vergi vs. teminatı olarak 29.01.2014 tarihli 1. derece ipotek tesis edilmiş olduğu, ipotek alacaklısı….’nin 13.02.2020 tarihli yazı cevabında ipotek borcunun devam ettiğinin bildirildiği görülmüştür.
Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, ipoteğin konut kredisi nedeni ile kurulduğu ve zorunlu ipoteklerden olduğu değerlendirilmiş ise de; ipotek resmi senedi incelendiğinde ipoteğin konut kredisine özgülenmediği, ipoteğin bu hali ile zorunlu ipoteklerden olmadığı anlaşılmıştır.
O halde, şikayete konu taşınmaz üzerinde hacizden önce tesis edilen ve haciz tarihi itibari ile ipoteğe bağlı borcu ödenmeyen, zorunlu olmayan ipotek mevcut olduğu anlaşılmakla, borçlu meskeniyet şikayetinden vazgeçmiş sayılacağından ilk derece mahkemesince şikayetin bahsi geçen nedenle reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. [5]

 

Haline münasip ev incelemesi yaparken icra memurunun gözetmesi gereken haller ve ve yapması gereken incelemeyle ilgili Yargıtay kararında aşağıdaki tespitlerde bulunulmuştur;

“İİK’nun 82/1-12. maddesi gereğince, borçlunun “haline münasip” evi haczedilemez. Bir meskenin borçlunun haline uygun olup olmadığı adı geçenin haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarına göre belirlenir. Buradaki “aile” terimi, geniş anlamda olup, borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan, bakmakla yükümlü olduğu kişileri kapsar. İcra mahkemesince, borçlunun sözü edilenlerle birlikte barınması için zorunlu olan haline münasip meskeni temin etmesi için gerekli bedel bilirkişilere tespit ettirildikten sonra, haczedilen yerin kıymeti bundan fazla ise satılmasına karar verilmeli ve satış bedelinden yukarıda nitelikleri belirlenen mesken için gerekli olan miktar borçluya bırakılmalı, kalanı alacaklıya ödenmelidir.

Somut olayda, talimatla mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda, taşınmazın haciz tarihindeki değerinin 188.519,00 TL olduğu ve davacının haline münasip bir daireyi haciz anındaki sosyal durumuna göre 200.000TL’ye alabileceği belirlendiğine göre, taşınmazın haciz tarihindeki değerinin, haciz anındaki sosyal durumuna göre tespit edilen haline münasip ev alabileceği miktardan daha düşük olduğu anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, borçlunun şikayetin kabulü ile taşınmazdaki haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesince de, istinaf başvurusunun esastan reddedilmesi isabetsiz olup, kararın bozulması gerekmiştir.”
[6]

SONUÇ

Borçlunun maddi değeri olan her türlü mal ve hakkı kural olarak haczedilebilirken, Kanun’da bunun istisnalarına yer verilmiştir. Bu istisnalar gereği, borçlunun bazı mal ve hakları hiç haciz konusu edilemezken, bazılarının da bir kısmı haczedilemez. Kanunda öngörülen bu istisnalara aykırı şekilde icra müdürü tarafından yapılan hacizler aşkın haciz olarak nitelendirilecek olup, bu haciz kararlarına karşı şikâyet başvurusu yapılarak haczin kaldırılması istenebilir. Yapılacak şikâyet süreye tabi olup, bu konuda hangi mal ve hakların veya bunların hangi miktarlarının yasal olarak haczedilemeyeceği konusunda uzman bir hukukçudan yardım alınması tavsiye edilmektedir. Özellikle meskeniyet şikâyetleri konusu teferruatlı olup, evin ipotekli olması ve ipoteğin türü durumu değiştirebilmektedir. Herhangi bir adım atmadan önce hukuksal destek alınması faydalı olacaktır.

Konuyla ilgili hukuki soru ve sorunlarınız için Solmaz Hukuk ve Danışmanlık ekibiyle iletişime geçebilirsiniz.

Saygılarımızla.

REFERANSLAR

KURU, Baki, (2016), İcra ve İflâs Hukuku, Legal Yayıncılık, s.186-193.

PEKCANITEZ, Hakan/ATALAY, Oğuz/SUNGURTEKİN ÖZKAN, Meral/ÖZEKES, Muhammet, (2015), İcra ve İflâs Hukuku, Yetkin Yayıncılık, s.200-209.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/422 E., 2021/5042 K.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2020/8905 E., 2021/5030 K.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/2301 E., 2021/6764 K.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/2258 E., 2021/6529 K.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/1887 E., 2021/6264 K.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/1349 E., 2021/5859 K.

İcra ve İflâs Kanunu.

[1] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/422 E., 2021/5042 K.

[2] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2020/8905 E., 2021/5030 K.

[3] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/2301 E., 2021/6764 K.

[4] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/2258 E., 2021/6529 K.

[5] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/1887 E., 2021/6264 K.

[6] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/1349 E., 2021/5859 K.

 

 

Leave a Reply