Franchising sözleşmeleri avantajları nedeniyle yurtdışında olduğu kadar Türkiye’de de ticari hayatta tercih edilen sözleşmeler haline gelmiştir. Franchising bir sözleşme ilişkisi olmasının yanı sıra bir tür iş modeli, dağıtım ve pazarlama yöntemidir. Petrol şirketleri, oteller, restoranlar, taşımacılık işi yapanlar, araba üreticileri, fast-food, meşrubat, giyim gibi çok farklı sektörlerde bu sözleşmelere rastlanılmaktadır.
Franchising sözleşmelerinde iki taraftan biri, diğerinin sektörde edindiği marka değeri olan ismi ve itibarı, belli bir bedel karşılığı kullanarak kendi adına faaliyette bulunmaktadır. Bu sayede franchise alan (franchise) taraf, yeni müşteri çevresi oluşturmak için zamana ve ekstra çabaya ihtiyaç duymamakta; franchise veren (franchisor) ise gelir elde etmektedir. Bu bültende franchising sözleşmelerinin kimler tarafından nasıl kurulduğu, sözleşme taraflarının karşılıklı hak ve yükümlülükleri, sözleşmelerin uygulanması ve sona ermesi konuları üzerine genel nitelikte bilgi verilmesi amaçlanmıştır.
1. Franchising Sözleşmeleri ve Özellikleri
Franchising sözleşmeleri Türk hukukunda herhangi bir kanunda düzenlenmiş değildir. Bu nedenle hukukta “isimsiz sözleşme” olarak tabir edilen sözleşmeler arasında yer alırlar. Sözleşmenin bir kanunda düzenlenmemiş olması sebebiyle tanımı da özelliklerinden yola çıkılarak yapılmaktadır. En basit anlatımla franchising sözleşmeleri, bir pazarda isim yaparak belli bir tanınırlığa kavuşmuş işletmenin, isim, marka, know-how gibi fikri haklarını başka bir işletmeye belli bir ücret ve/veya kâr payı karşılığı kullandırmasını öngören bir çerçeve sözleşmedir. Sözleşme tarafları arasında franchising ilişkisinin devamına yönelik çeşitli ek sözleşmeler de akdedilir.
Franchising ilişkisi öyle bir ticari ilişki türüdür ki bu ilişkide franchise alan, bir tür ticari imtiyaz elde etmektedir. Elde ettiği bu imtiyaz, kendisine franchise veren tanınmış işletmenin ürünlerini aynı adla ve aynı şekilde satmak veya ona ait hizmetleri sunmaktır. Bu kapsamda franchise alan, franchise verene markasını, işletme adını, mağaza işaretlerini, unvanlarını, patentlerini, tasarım ve faydalı modellerini, telif haklarını, know-how gibi işletme sırlarını, yani fikri ve sınai mülkiyet haklarını kullandırma borcu altına girmektedir. Fikri mülkiyet hakları, bir işletmenin gayrimaddi nitelikteki mallarıdır. Franchise sözleşmesiyle franchise veren bu hakların kullanımını bir başka teşebbüs sahibine devrederek kendi ürün ve hizmetlerini pazarlamak amacındadır. Franchise alan her ne kadar başkasının markasını ve ismini kullansa da mal ve hizmetleri kendi adına ve bizzat sunmaktadır. Mali olarak bağımsız bir işletmeden farkı olmayan franchise alan, başlangıçta franchise verene belli bir giriş ücreti ödeyip buna ek olarak cirosundan belli bir yüzdeyi yıllık olarak ödemeyi de üstlenmektedir. Bu ödeme yükümlülüklerine “franchise giriş bedeli” ve “franchise kullanım bedeli” adı verilmekte olup, sözleşmenin ana unsurlarındandır. Franchise kullanım bedeline “royalty” adı verilmektedir. her yıl düzenli olarak yapılan royalty ödemeleri yıllık ciro ve kâr üzerinden sözleşmede belirlenen oranda yüzde olarak ödenmekte olup, fikri hakların kullanımı karşılığı olarak yapılan bir çeşit kira ödemesine benzetilmektedir.
2. Franchising Sözleşmesinde Tarafların Hak ve Borçları
Franchising sözleşmesinde taraflar karşılıklı haklara sahip olduğu gibi yine birbirlerine karşı ifa etmeleri gereken yükümlülükler üstlenmiş olurlar. Öncelikle franchise verenin bu sözleşmeden doğan borçlarına bakacak olursak şüphesiz ilk akla gelen borç, işletmesine ait fikri hakların kullanımını franchise alana devretme borcudur. Franchise veren marka, işetme adı, know-how gibi fikri mülkiyet haklarını karşı tarafa kullandırma borcu altındadır. Franchise verenin borçları sadece bununla da sınırlı değildir. Franchise veren, franchise alana bilgi vermek, onu aydınlatmak, korumak ve desteklemek zorundadır. İşletmesi için gerekli mal ve hizmetlerin de franchise alana teslim edilmesi gerekir. Franchise verenin rekabete ilişkin bir diğer borcu da aynı bölgede franchise alandan başkasına franchise vermeme yükümlülüğüdür.
Franchise alan ise bunların karşılığında, franchise verenin talimatlarına uygun hareket etmek, sözleşmede kararlaştırılan franchise giriş ve kullanım bedellerini ödemek, franchise verenin denetimlerine katlanmak, franchise konusu mal ve ürünleri teslim almak, işini sadakatle yapmak zorundadır. Franchise alan mali açıdan bağımsız olsa da işini yaparken franchise verenin koyduğu kurallara ve onun talimatlarına uygun hareket etmek zorunda olması, işletme faaliyetlerinin franchise verenin denetimlerine tabi olması yönüyle franchise verene bağımlıdır. Ancak her iki işletmenin gelirleri ortak değildir. Franchise alan kendi işini bizzat yapar ve geliri kendisine aittir. Franchise ilişkisini perakende zincirinden ayıran taraf da budur. Zincirlerde farklı lokasyonlarda birden fazla işletme bulunsa da tüm bu işletmelerin sahibi tektir, kâr ve zarar da bu ana işletmeye aittir.
3. Franchise İş Modelinin Avantajları
Franchise alan sıfırdan bir iş kurmanın külfetlerinden büyük ölçüde kurtulmaktadır. Zira franchise verenin kurduğu hazır bir sisteme entegre olmak başta yaşanacak risk ve aksaklıkları minimize etmektedir. Denenmiş ve oturmuş bir yönetim sistemi, işletme faaliyeti, mali düzen her zaman için yepyeni bir girişimde olduğundan daha kolay kurulup sürdürülecektir. Bunun yanı sıra franchise alanın işletmesinin satacağı mallar veya sunacağı hizmetler belli olup, mal ve ürün temininde zorluk yaşanmayacaktır. Franchise alanın kurduğu işletmenin müşteri çevresi de hazırdır. Satış ya da sunum için belli bir zamanın geçmesi, müşterilerin ürünü tanıması ve talep etmesi için ekstra zaman ve emeğe ihtiyaç yoktur. Reklam ve tanıtım işleri franchise veren tarafından yapıldığı için bu konuda da franchise alana iş düşmemektedir. Mağaza dizaynı, iş yeri kıyafetleri, fiyatlar da franchise veren tarafından belirlenmektedir. Ayrıca franchise veren, başlangıçta olduğu gibi bu iş modelinin devamı süresince de franchise alana eğitimler vererek işletmenin gelişimine katkı sağlayacaktır.
Franchise alanın elde ettiği bu avantajlara karşılık franchise veren de bu iş ilişkisinden fayda sağlamaktadır. Mal ve ürünlerini daha fazla yerde ve daha geniş kitlelere sunma fırsatı yakalayan franchise veren, bu işletmelerden hem başlangıçta hem de sözleşmenin devamı süresince belli bir kâr payı almak suretiyle gelir elde etmektedir.
4. Franchising Sözleşmelerinde Şekil Şartı
Franchise sözleşmeleri bir Kanunda düzenlenmediğinden bu sözleşmelerle ilgili bir şekil şartı da yasalarımızda düzenlenmiş değildir. Dolayısıyla franchise sözleşmeleri, TBK madde 12/1 kuralı gereği hiçbir şekle bağlı olmaksızın yapılabilmektedir. Ancak franchise sözleşmesi fikri hakların kullanımını devir unsuru içerdiğinden ve muvazaa iddiaları söz konusu olduğundan ispatı için gerektiğinden uygulamada genellikle yazılı şekilde yapılmaktadır. Özellikle sözleşmenin marka ve patent lisansı içermesi halinde yazılı şekilde yapılması gereklidir.
Taraflar arasında sözleşmenin varlığı konusunda uyuşmazlık bulunduğu takdirde Yargıtay’ın konuya yaklaşımının nasıl olduğunu açıklamak adına aşağıda örnek Yargıtay kararlarına yer verilmiştir;
“Somut uyuşmazlıkta, davacı alacaklı davalı üçüncü kişi ile davalı borçlu arasında yapıldığı ileri sürülen Franchising Sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek ticari defter ve kayıtlar ile bilirkişi incelemesine dayanmıştır. Ancak Mahkemece davacı alacaklı tarafın söz konusu iddiası ile ilgili herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır.
Şöyle ki, davalı üçüncü kişi, borçlu şirket ile aralarında 23.02.2016 tarihli Franchising Sözleşmesinin mevcut olduğunu, Franchise bedeli olarak 500.000 TL ödeme borcu altına girdiklerini ve borca karşılık 8 adet bono verilmekle, bu bonoların bedellerinin banka aracılığıyla ödendiğini bildirerek, dosyaya buna dair Franchising Sözleşmesi, bono, dekont ve borçlu şirket tarafından üçüncü kişi şirket adına düzenlenen faturaları sunduğu anlaşılmakla, HMK’nin 31. maddesi uyarınca bu hususların açıklığa kavuşturulması gerekir. Borçlu şirket ve davalı üçüncü kişinin ticari defterlerinde sözleşmenin, faturaların ve ödemeye ilişkin kayıtların mevcut olup olmadığının tespiti için (açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmış olması göz önünde bulundurularak) uzman bilirkişiden rapor alınması, alınacak raporun dosyada mevcut diğer delillerle birlikte değerlendirilerek davacı alacaklı tarafça ileri sürüldüğü üzere üçüncü kişi ile borçlu arasında yapıldığı ileri sürülen Franchising Sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının tespit edilmesi ve sonucuna göre istihkak iddiası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma neticesinde yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” [1]
Bir başka kararda Yargıtay sözleşme ilişkisinin varlığının kabulü için yazılı delil aramıştır;
“Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafın, davalı ile aralarında franchising sözleşmesi bulunduğunu beyan etmiş ise de bu sözleşmeye ilişkin yazılı bir belge ibraz edemediği, bu nedenle sözleşmenin varlığı ispat edilemediğinden sözleşme ilişkisinin bulunmadığı, davalının iş yerinde yapılan tespitte davacıya ait markaların bulunduğu ürünler tespit edildiği, davalının da bu markalı ürünlerin iş yerinde bulunmasını geçerli bir hukuki sebebe dayandıramadığı, davalı tarafından davacı adına tescilli markaların birebir olarak aynısının kullanıldığı, tarafların faaliyet alanlarının aynı olduğu göz önüne alındığında müşteriler nezdinde davalı ve davacı işletmelerinin ilişkilendirilmesi ve karıştırılmasına açıkça zemin hazırladığından marka hakkına tecavüz edildiği, bu nedenle markaya tecavüzün tespitine ve tecavüzün önlenmesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihlalin ağırlığı, hak ve nesafet kuralları gözetilerek 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.”[2]
Bir diğer kararda Yargıtay, taraflar arasındaki sözleşmenin franchising sözleşmesi olduğunu tespit ederek tacirin özen yükümlülüğüne vurgu yapmıştır;
“Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında 25.12.2012 tarihinde Franchising Ana Sözleşmesi, Franchise Protokolü ve ek-1 adı altında sözleşmeler imzalandığını, sözleşmelerin imzalanması öncesinde müvekkilinin dünya çapında tanınan L….-İtalya firmasının franchise alanı olacağı konusunda yanıltıcı bilgi, beyan ve belgelerle ikna edildiğini, buna karşın davalı firmanın L….-İtalya adına franchise verme yetkisinin bulunmadığını, davalı şirketin kendi markası olan B…. Coffee markasını yaygın hale getirme amacıyla bu yönde davranışlar sergilediğini, davalının L…..-İtalya’nın sadece kahve ürünleri distribütörü olduğunu, müvekkiline imzalatılan sözleşmenin tek taraflı hazırlandığını, içeriğinde müvekkili aleyhine pek çok haksız hükmün bulunduğunu, müvekkiline sözleşmenin bir nüshasının bile verilmediğini ileri sürerek sözleşme sırasında hileli davranışlar nedeniyle müvekkilinin hataya düşürülmesi, sözleşmenin muvazaalı oluşu ve kanuna aykırı genel işlem koşulları barındırması ve tek taraflı olarak hazırlanıp müvekkiline dayatılması nedeniyle taraflar arasında imzalanan 25.12.2012 tarihli sözleşme, protokol ve eklerinin sözleşme tarihi itibariyle hükümsüzlüğüne, sözleşme uyarınca müvekkiline ait taşınmaza konan ipoteğin kaldırılmasına, sözleşme uyarınca müvekkilince davalıya devredilen taşınmazın iadesine, aksi halde bedeli olan 350.000,00 TL’nin devir tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın marka kullanım hakkı, markanın tüketilmesi ve kullandırılmasına ilişkin ihtilaf içermesi nedeniyle davaya bakma hususunda Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, müvekkilinin L….. markalı kahvenin Türkiye’de tek satıcılığını yaptığını, 2009 yılından beri B… Coffee Shop konsepti ile L…… markalı ürünler başta olmak üzere kafe zinciri oluşturduğunu, franchise sözleşmeleri ile 40′ı aşkın kafenin bu zincire dahil edildiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmelerde açıkça L….. ürünleri kullanarak B… Coffee Shop dükkanı işletmek üzere franchise alındığının belirtildiğini, davacının tacir sayılacağını, aldatılma ve sair iddialarının yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davalının Best Sistemi adı altında bir sistem oluşturarak davacı yanla franchising sözleşmesi yaptığı, davacının tacir olması nedeni ile basiretli bir iş adamı şeklinde davranışta bulunması gerektiği ve serbest iradesi ile tüm riskleri gözönüne alarak yatırım yaptığı ve yalnızca L…. kahve ürünlerinin pazarlanılması nedeni ile aldatıldığı yönündeki iddiasının yerinde olmadığı ve davalı yanın da buna ilişkin hile ile davacı yanı aldattığı hususunun ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA karar verilmiştir.”[3]
5. Franchising Sözleşmelerinin Sona Ermesi ve Haklar
Franchising sözleşmeleri belirli süreli şekilde veya belirsiz bir süre için yapılabilir. Şayet sözleşme belirli süreli olarak yapılmışsa, süre bitiminde kendiliğinden sona erer. sözleşmede yer alan süre dolduğu halde taraflar sözleşmeyi uygulamaya fiilen devam ederlerse bu takdirde sözleşme belirsiz süreli hale gelecektir.
Hem belirli süreli hem de belirsiz süreli sözleşmeler için geçerli olmak üzere eğer sözleşmeyi sona erdirmek için haklı nedenler söz konusuysa her iki taraf sözleşmeyi sona erdirme yetkisine sahiptir. Haklı nedenle fesih sebeplerinin neler olduğu genellikle sözleşmede belirlenmiş olur. Bunlara ek olarak haklı neden sayılması gereken esaslı sözleşme ihlalleri söz konusuysa sözleşmede yazılı olmasa bile haklı nedenle fesih mümkündür. Fesih, sözleşmenin bir tarafının karşı tarafa fesih beyanında bulunmasıyla gerçekleşmiş olur. Karşı tarafın feshi kabul etmesine gerek olmaksızın sözleşme sona erer. Fesih sonrası feshin haklı nedene dayanıp dayanmamasına göre karşılıklı hak ve borçların neler olduğunun tespiti gerekmektedir. Haksız fesih yapan taraf karşı tarafın fesih nedeniyle uğradığı zararları ödemekle yükümlü olur. Konuyla ilgili açıklayıcı nitelik taşıdığından aşağıda güncel Yargıtay kararlarını paylaşmakta fayda görülmüştür.
“Dava, taraflar arasında aktedilen franchising sözleşmesinin feshi nedeniyle maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkin olup franchising alan tarafından açılmıştır. Davacı, 556 sayılı KHK’dan kaynaklanan bir hakkı olduğunu ileri sürmemiş, franchising sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle franchising bedelinin, demirbaş değer kaybının, yapılan masrafların, yoksun kalınan kârın, elde kalan ürün bedelinin, davalıya yapılan fazla ödemenin ve manevi tazminatın tahsilini istemiştir. Davacı tarafından bunların yanında davalı markasının değerinin, kalitesinin ve müşteri sayısının artırılması amacıyla yapılan harcamanın da talep edilmesi ve davalı adına tescilli markanın devrinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir istenilmesi 556 sayılı KHK kapsamında tescilli bir sınai hakka dayalı talep niteliğinde değildir. Bu durumda, mahkemece işin esasına girilip uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözülmesi gerekirken ihtilafın 556 sayılı KHK kapsamında bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”[4]
Franchising sözleşmesinin feshedildiği bir olayda Yargıtay, lisans veren tarafından konulmuş yöntemlere uygun olarak hazırlanmamış yiyecek ve meşrubat ürünleri satması nedeniyle davalıların sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmemelerini haklı neden saymıştır. Kararın detayları ise şöyle;
“Davacı vekili; müvekkili ile davalı Y….. Gıda Turz. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. arasında 12/05/2008 tarihli sözleşme ile işletme lisansı hususunda tarafların anlaştıklarını, davalıların yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, sözleşmenin ihlal edildiğini, sözleşmenin tek taraflı feshedildiğini, davalılar aleyhine açılan takip dosyasının davalı … haricindeki diğer davalılar bakımından kesinleştiğini, S…. hakkındaki itirazın iptali davasının devam ettiğini, lisansın bir veya birden çok ihlal sebebiyle lisans veren tarafından sona erdirilmesi durumunda lisan alanın başkaca hiçbir şarta gerek kalmadan 50.000 USD cezai şartı lisans verene ödemesi gerektiğini, sözleşmenin davalılar A… ve S…. tarafından müşterek müteselsil kefil olarak imzalandığını, davalılara yapılan başvurulardan sonuç alınamadığını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşme ile düzenlenen cezai şart, yoksun kalınan kar, müspet ve menfi bilumum ticari zararlar bakımından şimdilik 10.000 USD’nin davalılardan tahsilini talep etmiş, 28.05.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 50.000 USD’ye yükseltmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacı ile davalılar arasında imzalanan Lisans (Franchising) Sözleşmesi konusunda tarafların anlaştıkları, davalıların, davacı şirket tarafından belirlenenler dışında yiyecek ve meşrubat ürünleri dışında yiyecek ve meşrubat ürünleri için …..By Dürüm Sistem şartnamelerine uymayan veya lisans veren tarafından konulmuş yöntemlere uygun olarak hazırlanmamış yiyecek ve meşrubat ürünleri satması nedeniyle davalıların sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmedikleri, bu durumda sözleşmenin feshinde davacının haklı olduğu, sözleşmenin davalılar A…. ve S…. tarafından müşterek müteselsil kefil olarak imzalandığını, bu nedenle bu davalılarında sözleşme hükümleri gereğince sorumlu oldukları, sözleşme ile düzenlenen cezai şart, yoksun kalınan kar, müspet ve menfi bilumum ticari zararlar bakımından alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, hem cezai şart, menfi ve müspet zararları ile kâr mahrumiyeti talep edilmiş ise de sözleşmenin feshi nedeni ile cezai şartın, menfi müspet zararın ve kâr mahrumiyetinin birlikte talep edilemeyeceği anlaşıldığından, davanın kabulüne, 10.000,00 USD’nin dava tarihi olan 26/05/2009 tarihinden itibaren, 40.000,00 USD’nin ıslah tarihi olan 13/12/2018 tarihinden itibaren, TC Merkez Bankası Efektif Satış Kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığı Devlet Bankalarınca Amerikan Doları ile açılmış bir yıl vadeli en yüksek vadeli mevduat hesabına ödenen faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Hüküm Yargıtay tarafından yerinde görülerek onanmıştır.”[5]
Bir kararında Yargıtay fesih nedeniyle sona eren franchising sözleşmesinden doğan hak ve alacaklarla ilgili aşağıdaki tespitlerde bulunmuştur;
“Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan franchising (ticari imtiyaz) sözleşmesi hükümleri gereğince davalının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğinden müvekkilinin sözleşmeyi feshetmek zorunda kaldığını, bu sebeple zarara uğradığını, ticari itibar kaybına uğradığını ileri sürerek haklı nedenlerle sözleşmenin tüm hükümleriyle birlikte ortadan kaldırılmasını sağlar nitelikte feshine, 24.000,00 TL kar mahrumiyeti, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının sözleşme uyarınca birikmiş borçlarını ödemediğini, sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeyen tarafın davacı olduğunu, tazminat ödemekten kaçınmak için haksız iddialarda bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının dava açmakla sözleşmeyi feshettiğine yönelik iradesini davalıya bildirdiğinden sözleşmenin feshedildiğinin tespitine dair talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına; davacının fesih tarihi itibariyle davalıya borcu bulunduğundan davalının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemekte haklı olduğu, davacının iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmeyerek hüküm onanmıştır”.[6]
Sonuç
Kullanım alanları çoğalan franchising sözleşmeleri, bir işletmeye tanınmış bir markanın ismi altında kendi adına iş yapma imkânı sağlamaktadır. Girişimciler tarafından sıklıkla tercih edilen bu iş modeli sayesinde sözleşmenin her iki tarafını tatmin eden başarılı sonuçlar almak mümkündür. Uygulamada sözleşmelerin akdedilmesi, karşılıklı yükümlülüklerin belirlenmesi ve fikri hakların kullanımının devri gibi sözleşme aşamasında çıkan hukuksal sorunlar başta olmak üzere, sözleşmenin fesih nedeniyle sona ermesi hallerinde alacak ve tazminat yükümlülükleri konusunda uyuşmazlıklar görülebilmektedir.
Konuyla ilgili her türlü hukuksal soru ve sorunlarınız için ekibimizle iletişime geçebilirsiniz.
Saygılarımızla.
Solmaz Hukuk ve Danışmanlık Ekibi.
Referanslar
Sevgi TÜRKMEN, Franchising Sözleşmelerine Uygulanacak Hukuk, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı, 2015, İstanbul.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2018/15117 E., 2020/4343 K.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2016/1707 E., 2017/4522 K.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2018/1665, K. 2020/4805, 05.11.2020.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/14146 E., 2016/78.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E.2019/4910, K.2020/2896, 15.06.2020.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/3509 E., 2015/10334 K.
[1] Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2018/15117 E., 2020/4343 K.
[2] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2016/1707 E., 2017/4522 K.
[3] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2018/1665, K. 2020/4805, 05.11.2020.
[4] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/14146 E., 2016/78.
[5] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E.2019/4910, K.2020/2896, 15.06.2020.
[6] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/3509 E., 2015/10334 K.
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.