HAKSIZ İCRA TAKİBİ NEDENİYLE ÖDENEN PARA GERİ ALINABİLİR Mİ?

 

Uygulamada en sık rastlanan sorunlardan biri olan icra tehdidi altında yapılan ödemelerin geri alınması konusudur. Görülen bir dava neticesinde ya da herhangi bir sebeple itiraz yapılamamış, icranın etkisi bertaraf edilememiş, icra takibi neticesinde ödeme yapılmış olabilir. Bu para ödendikten sonra ise daha meşakkatli bir süreç başlar. Bu da ödenen paranın nasıl geri alınacağı konusudur. Bu bültende bu süreçte ihtiyaç duyulabilecek temel işleyişi paylaşmaktayız.

Anahtar Kelimeler: İcranın İadesi, Cebri İcra, İlamlı İcra, Haksız İcra Takibi.

  1. İCRA TAKİBİ DEVAM EDERKEN KARARA YARGITAY’DA İTİRAZ EDİLİRSE SÜREÇ NASIL DEVAM EDER?

Bir karara Yargıtay veya Bölge Adliye Mahkemesi(BAM)’nde itiraz edilse bile o karar hakkında başlatılmış olan icra takibi durmaz. Bir taraftan Yargıtay veya BAM’da kararın üst yargı denetimi sürerken diğer yandan icra dairelerinde kararın icrası için gerekli işlemler yapılmaya devam edilir. Örneğin borçluya icra emri tebliğ edilir, mallarına haciz konur. Oysa borçlunun Yargıtay’da veya BAM’da yapılan üst yargı denetimi sonucunda haklı çıkması ihtimali hala vardır. Yargıtay veya BAM, borçlu aleyhinde verilmiş kararı kaldırabilir veya bozabilir. Ancak bu halde borçlu devam eden icra takibi nedeniyle boçlu olmadığı bir parayı ödemiş olabilir, malları haczedilmiş ve satılmış ve hatta parası alacaklıya ödenmiş de olabilir. Bu durumda borçlu, aslında borçlu olmadığı bir parayı mahkemenin verdiği hatalı bir karar nedeniyle ödemiş olur.

İcrayı durdurmak için borçlu şartların bulunması halinde icranın geri bırakılması veya icranın durdurulması başvurusu yapmalıdır. Bu kararlar geçici bir tedbir özelliğindedir. Bu yüzden borçlu talepte bulunsa bile Yargıtay, BAM veya icra mahkemeleri, icranın durdurulmasına veya geri bırakılmasına karar vermek zorunda değildir.

İşte boçlunun icranın durdurulması veya geri bırakılması talebinde hiç bulunmaması veya bulunmuş olmasına rağman Yargıtay, BAM veya icra mahkemesi icranın durdurulması ya da geri bırakılması kararı vermezse şöyle bir durum ortaya çıkar;

Bir taraftan kararın Yargıtay’da incelemesi devam ederkendiğer yanda icra dairesinde borçluya karşı başlatılmış icra takibi devam eder. İcra takibi çok daha hızlı ilerleyen bir süreçtir. Bu yüzden henüz kararın üst yargı incelemsi sonuçlanmadan icra dairesindeki takip sonuçlanmış, borçludan ödeme alınmış olabilir.

  1. BORÇLU HAKSIZ İCRA TAKİBİ NEDENİYLE YAPTIĞI ÖDEMEYİ NASIL GERİ ALABİLİR?

Yukarıda anlatıldığı gibi icra takibi böylece tamamlandıktan sonra Yargıtay veya BAM kararı hatalı bulursa, borçlu lehine karar verip o kararı bozar veya kararı kaldırabilir. Neticede borçlu ya borçlu olmadığı bir parayı ödemiş durumdadır, ya da verilen kararla alacaklıya fazladan ödeme yaptığı anlaşılmıştır. Ödenen paraların geri alınabilmesi için Yargıtay veya BAM tarafından verilen bu kararın da kesinleşmesi gerekir. Kararın kesinleşmesi bu karara itiraz edilmemesi ya da Yargıtay denetiminden geçip doğru bulunmasıyla olur. 

Bu durumda icra müdürünün aynı icra dosyası üzerinden derhal alacaklıya ödenmiş olan parayı tamamen veya fazla ödeme yapılmışsa kısmen alacaklıdan alıp borçluya iade etmesi gerekir. Çünkü, İİK 361. maddesinde “İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil alınarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa ödeme yapıldığı hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme gerek kalmaksızın o kimseden geri alınır.” şeklinde düzenleme mevcuttur. İşte kanunda düzenlenmiş olan bu işleme icranın iadesi denir.

  1. İCRANIN İADESİ PROSEDÜRÜ NASIL BAŞLATILIR?

İcranın iadesi için borçlunun alacaklıya karşı bir icra takibi başlatmasına veya dava açmasına gerek yoktur. Yargıtay veya BAM’ın borçlu lehine kesinleşmiş bozma kararının icra dairesine verilmesi yeterlidir. Bu durumda icra müdürü kendiliğinden gerekli işlemleri yapacak ve borçlunun durumunu eski haline iade edecektir. Bu işlemleri şöyle özetleyebiliriz;

Kararın Yargıtay tarafından bozulması veya BAM tarafından kaldırılması: Bu aşamada icra işlemleri olduğu yerde durur. Yeni işlem yapılamaz. Ancak eskiden yapılmış işlemler de geçersiz hale gelmez ve bunların iptali istenemez. Borçlu verdiği paranın veya malın iadesini bu aşamada henüz isteyemez.

Davaya bakan mahkemenin bozma veya kaldırma kararına uyumlu yeni bir karar vermesi: Borçlunun hiç borçlu olmadığı veya önceki kararda belirtilen kadar bir borcu olmadığına dair yeni bir karar verilmelidir. Ancak bu kararın verilmesiyle de henüz icranın iadesi istenemez.

Borçlu lehine verilen yeni kararın kesinleşmesi: İcranın iadesi prosedürürünün başlayacağı aşama burasıdır. Borçlu kendi lehine verilip kesinleşmiş bu kararla icra dairesine müracaat eder. Başkaca bir işlem yapmasına gerek yoktur.

Alacaklıya verilmiş olan para veya malların geri alınması: Borçlunun başvurusu üzerine icra müdürü gerekli işlemleri yaparak alacaklıdan ödenmiş olan parayı geri alır ve borçluya verir. Alacaklı geri vermezse icra müdürü alacaklının mallarını haczeder ve paraya çevirerek borçluya öder.

  1. İCRANIN İADESİ İÇİN BORÇLUNUN DAVA AÇMASI GEREKİR Mİ?

Hukukumuzda icra tehdidi altında haksız yere alacaklıya ödenmiş olan paranın iadesi için istirdat davası adı verilen bir dava açılmaktadır. Ancak bu defa, Yargıtay veya BAM’dan kendi lehine verilen bir bozma kararı olması halinde borçlu parasının kendisine iade edilmesini istirdat davası açarak isteyemez. Çünkü icranın iadesi usulü borçlunun parasını geri alması için oldukça kolay ve pratik bir yoldur. Bu sebeple, borçlunun dava açmasında hukuki yararı yoktur. Açsa bile davası hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilecektir. Borçlunun icra müdürlüğüne başvurup icranın iadesini istemesi gerekir.

Dava konusu para, davacıdan ilama dayalı olarak icra marifetiyle tahsil edildiğine göre bu durumda davacının dava açmasına veya takip yapmasına gerek olmaksızın ilgili icra müdürlüğüne müracaatla icranın eski haline getirilmesini talep etmesi yeterli ve gerekli olup, bu nedenle açtığı işbu davada hukuki yararı bulunmamaktadır.” 

Ancak haksız icra takibi nedeniyle henüz kesinleşmemiş hatalı bir karara dayanarak borçlu karşı tarafa haricen ödeme yaptıysa, yani parayı icra dosyasına değil de alacaklıya doğrudan ödediyse, bu parayı geri almak için borçlu icranın iadesini isteyemez. Çünkü icra müdürü bu parayı tahsil etmemiştir. Dolayısıyla tahsil etmediği parayı geri de alamaz. Doğrudan alacaklının banka hesabına ödeme yapıldıysa veya elden nakit ödeme şeklinde veya başka yönetmlerle ödeme yapıldıysa borçlunun ödediği parayı geri almak için sebepsiz zenginleşme davası açması gerekir. Bu davayı açmakta da hukuki yararı vardır.

“”Mahkemece; davacının, kesinleşmemiş ilamda gösterilen bedelin icra takibine konulması sebebiyle haricen ödendiğini belirterek, bu davayı açtığı, paranın icra dosyasına ödendiğinin iddia edilmediğine göre, genel hükümlere göre açılan bu davada, davacının hukuki yararının bulunduğu kabul edilerek, davanın esasına ilişkin inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.”

  1. İCRANIN İADESİ YOLUYLA BORÇLU UĞRADIĞI ZARARLARIN DA KARŞILANMASINI TALEP EDEBİLİR Mİ?

Borçlu bu süreçte genellikle sadece alacaklıya yaptığı ödeme tutarıyla kalmaz, buna ek olarak borçlunun malları haczedilip icra yoluyla değerinin altında satılmış olabilir. Bu durumda borçlu haksız icra takibi nedeniyle ciddi bir manevi ve maddi zarara uğramış olmaktadır. Borçlu haksız yere ödediği alacak tutarı dışında bütün bu zararlarını da icranın iadesi yoluyla isteyebilir mi?

Borçlu, bu türden zararlarının karşılanmasını icranın iadesi yoluyla isteyemez. İcranın iadesi yoluyla sadece ödemiş olduğu miktarı geri alabilir. Bu zararlarının karşılanması için borçlu ayrıca maddi ve manevi tazminat davası açmalıdır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin verdiği karar konuyla ilgili açıklayıcı bir örnektir:

“Dava, haksız icra takibi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. ra Müdürlüğünün.. İcra Müdürlüğünün..sayılı icra dosyası ile takibe başladığını, itiraz üzerine davalı tarafından Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan itirazın iptali davası sonucu mahkemenin.. sayılı ilamıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine bu kararın müvekkili tarafından tehir-i icra talebi olmadan temyiz edildiğini, davalı icra takibine devam ettiği için davacı hakkında haciz işlemi uygulandığını, temyiz üzerine verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek 09/09/2014 tarihinde kesinleştiğini, müvekkilinin haciz tehdidi altında ödediği borç miktarının kararın kesinleşmesinden iki gün sonra, 11/09/2014 tarihinde faizsiz olarak davalı tarafından iade edildiğini beyan ederek, icra dosyasına müvekkili tarafından yatırılan paranın yatırıldığı tarihten iade edildiği tarihe kadar ki yasal faizinin davalıdan tahsili gerektiğini, müvekkilinin beklenmedik haciz işlemi sonucu zor durumda kalması nedeniyle manevi zarara uğradığını belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur

Mahkemece, icra dairesine yatırılan tutarın yatırıldığı tarihten iade edildiği tarihe kadar yasal faizinin istenebileceği gerekçesiyle maddi tazminatın kabulüne, davacı hakkında haksız bir icra takibinin bulunmaması nedeniyle manevi tazminatın reddine karar verilmiştir.

Özellikle borçlunun mallarının haczedildiği durumlarda manevi zarar nedeniyle tazminat davası açılması tavsiye edilmektedir. Yine borçlunun malları icrada açık arttırmayla değerinden daha düşük bedelle satılmış olacağından maddi zarar nedeniyle tazminat davası açılmalıdır.

  1. İCRANIN İADESİ DURUMUNDA FAİZ İSTENEBİLİR Mİ?

Borçlunun isteyeceği faiz alacakları için de aynı şekilde ayrı bir alacak davası açması gerekir.“Alacaklının icra prosedürü içinde aldığı parayı, icra dosyasına yatırmakla yükümlü olduğu tarihten sonra iade etmesi halinde, geç kaldığı dönem itibariyle kusurlu olduğu ve bu döneme ait zararın alacaklıdan istenebileceği de kabul edilmelidir.“  Faiz, alacaklıya gönderilen muhtıranın gönderilme tarihinden itibaren istenebilir. Kararın kesinleştiği tarihten itibaren faiz istenemez. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Fazla Verilen Paranın Geri Alınması” başlıklı 361. maddesi, “İcra dairelerince borçludan fazla para tahsil olunarak alacaklıya verildiği yahut yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğu hesap neticesinde anlaşılırsa verilen para ayrıca hükme hacet kalmaksızın o kimseden geri alınır.” şeklinde emredici bir düzenlemeyi içermektedir. Tehir-i icra talebinde bulunulmaması nedeniyle, alacaklının icra takibine devam etmesi ve icra dosyasına yatırılan parayı tahsil etmesi, yasadan kaynaklanan hakkın kullanılması olup bu işlemlerden dolayı alacaklıya kusur izafe edilemeyeceği de açıktır. Alacaklının icra prosedürü içinde aldığı parayı, icra dosyasına yatırmakla yükümlü olduğu tarihten sonra iade etmesi halinde, geç kaldığı dönem itibarıyla kusurlu olduğu ve bu döneme ait zararın alacaklıdan istenebileceği de kabul edilmelidir.
Şu halde, İİK’nın 40/2. maddesi gereğince paranın icra dosyasına iade edilmesi konusunda icra dairesince gönderilen muhtıradaki son gün itibariyle paranın iade edilmesi gerektiği, bu tarihten sonra iade edilmesi durumunda, geç kalınan dönem için zararın oluştuğunun kabulü gerekir.

Somut olayda, davacının tehir-i icra kararı almadan temyiz ettiği mahkeme kararının kesinleşmesi sonrası, icra müdürü tarafından henüz muhtıra düzenlenmeden 11/09/2014 tarihinde davalı tarafından davacıya iade yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davalının hükmün infazı sırasında tahsil ettiği parayı İİK’nın 40/2. maddesi uyarınca icranın eski hale iade prosedürü içinde icra dosyasına yatırdığının kabulü ile davacının faize ilişkin talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.”

  1. ALACAKLI BORÇLUDAN ALDIĞI MALLARI DAVA SÜRECİNDE SATMIŞSA VE BORÇLUYA İADE EDEMEYECEKSE NE YAPILIR?

Haksız icra takibi sonuçlanmış, dava konusu taşınır mal alacaklıdan alınıp borçluya verilmiş veya gayrimenkul mal alacaklıya devredilmişse, alacaklı daha üst yargı incelemesi devam ederken bu malları elde etmiş olmaktadır. Bu malları satabilir, devredebilir. Üst yargı denetiminde haksız çıktığı takdirde borçlunun mallarını bir başkasına satmış olduğu için borçluya geri veremeyecek durumdadır. Bu durumda borçlu mallarını satın alan kişiden geri isteyebilir mi?

Borçlu, satın alan kişi iyiniyetliyse, yani alacaklının bir davaya konu olan malı sattığını bilmiyorsa ve bilebilecek durumda değilse, bu malların iadesini satın alan kişiden isteyemez. Borçlu o malın değerini tespit ettirip, ederi kadar parayı, malı satan alacaklıdan isteyecektir.

Malı satın alan kişi alacaklıyla işbirliği içindeyse, malın dava sürecinin devam ettiğini bile bile devralmışsa bu durumda icra müdürü malı satın alan kişiden doğrudan geri alır. Borçluya iade eder.

Burada satın alan kişinin iyiniyetli olmadığını borçlu ispat etmelidir.

SONUÇ

Zamanında icranın durdurulması ya da geri bırakılması yoluyla icra takibinin etkileri durduralamamışsa, kişiler haksız bir icra takibi nedeniyle icra dosyasına ödemede bulunmuş olabilirler. Haksız icra takibi nedeniyle ödenen paranın geri alınması, icranın iadesi dediğimiz icra dairesine yapılan bir başvuruyla sağlanabilmektedir. Bu yola başvurabilmek için ise takibin dayanağı olan mahkeme kararının Yargıtay veya BAM tarafından bozulması veya kaldırılması ve bu kararın da kesinleşmiş olması gerekir. ödenen paranın geri alınması için dava açılmasına gerek yoktur; açılsa dahi hukuki yarar yokluğundan dava reddedilir.

  • Ödeme icra dosyasına değil de doğrudan alacaklıya yapılmışsa, 
  • İcranın iadesi sağlanana kadar geçen süre için faiz istenecekse,
  • İcra takibi nedeniyle uğranan maddi ve manevi zararların tazmini isteniyorsa, bu konuda ayrı davalar açılması gerekir. 

Yazımızın size faydalı olması temmenilerimizle, hukuki soru ve sorunlarınızla ilgili bizimle iletişime geçebileceğinizi hatırlatıyoruz.

REFERANSLAR

 PEKCANITEZ, Hakan/ATALAY, Oğuz/SUNGURTEKİN ÖZKAN, Meral/ÖZEKES, Muhammet, 2015, İcra ve İflas Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, s.323.

2 PEKCANITEZ/ATALAY/SUNGURTEKİN ÖZKAN/ÖZEKES, a.g.e., s.324.

3 PEKCANITEZ/ATALAY/SUNGURTEKİN ÖZKAN/ÖZEKES, a.g.e., s.324;İİK m.40/II.

4 BULUR, Alper, 2020, İcra ve İflas Hukuku, Monopol Yayınları, Ankara, s.145.

5ERCAN, İsmail, İcra ve İflas Hukuku, Kuram Kitap Umuttepe Yayıncılık, Kocaeli, s.239-240.

6BULUR, a.g.e., s.145.

7ERCAN, .a.g.e., s.239-240.

8ERCAN, a.g.e., s.241.

9Yargıtay 3. HD., E.2017/13796, K.2019/1713, T.28.02.2019.

10Yargıtay 11. HD., E.2011/3118, K.2012/9678; Yargıtay HGK E.2011/11-367, K.2011/439, T. 22.06.2011. 

11Yargıtay 3. HD., E.2015/2568, K.2016/359, T.20.01.2016.

12Yargıtay 4. HD., E.2016/3049, K.2018/97, T. 16.12.2018. 

13 Yargıtay 11. HD., E,2015/11084, K.2016/2610, T.09.03.2016.

14 Yargıtay 12. HD., E.1995/12254, K. 1995/12931, T.04.10.1995; ERCAN, .a.g.e., s.241.

15 Yargıtay 4. HD., E.2016/3049, K.2018/97, T. 16.12.2018.

16İİK m.40/III; ERCAN, a.g.e., s.241.

Leave a Reply