Güveni Kötüye Kullanma Suçu

 

Günümüzde hem günlük hayatımızı devam ettirmek hem de iş ve ticaret hayatımızı sürdürmek amacıyla pek çok insan ilişkisi ve iş ilişkisi kurmaktayız. Ticari ve ticari olmayan veya işimizle ya da gündelik hayatımızla ilgili muhatap olduğumuz bu ilişkilerin çoğunluğunu, hukuki ilişkilerden biri olan sözleşmeler aracılığıyla kurmaktayız. Hukukta sözleşmeler, karşılıklı iradelerin uyuşması, verilen söze bağlılık(ahde vefa), karşılıklı güven ve sadakat gibi kadim hukuk ve ahlak ilkeleri üzerine inşa edilmektedir. Toplumdaki ekonomik ve sosyal ilişkilerin temeli olan sözleşmeler ve sözleşmelerin teminatı olan güven ilkesini korumak, Türk Ceza Kanunu’nun 155. Maddesinde güveni kötüye kullanma suçunun tanımlanarak cezalandırılması yoluyla sağlanmak istenmiştir.

Bu yazımızda güveni kötüye kullanma suçunun hangi hallerde oluştuğunu, suçun yargı kararlarına yansıyan en yaygın işleniş biçimlerinin neler olduğunu, neticede hükmedilecek cezanın miktarı ve cezayla ilgili uygulanabilecek kurumların hangileri olduğuna dair sorularınıza cevap vermeye çalıştık.

 

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Kanunda Nasıl Düzenlenmiştir?

Güveni kötüye kullanma suçu Türk Ceza Kanunu(TCK)’nun Malvarlığına Karşı Suçlar  bölümünde madde 155’te düzenlenmiştir. Düzenlendiği bölümden ve madde gerekçesinden de anlaşıldığı gibi, suçla korunmak istenen değer kişilerin mülkiyet hakkı ve toplumdaki güven duygusudur.

TCK madde 155’in 1. fıkrasında suçun basit(temel) şekli düzenlenmiştir. 2. fıkrada ise “suçun meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi edilen mallar üzerinde” işlenen nitelikli hali yer almaktadır ve bu halde suçun faili daha ağır şekilde cezalandırılmaktadır. 

Şikayet Hakkı Ne Zaman Kullanılmalıdır?

Güveni kötüye kullanma suçunun temel şeklinin(1. Fıkra), soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetiyle mümkün olmaktadır. Mağdur kişi suça ilişkin şikayet hakkını zamanaşımı süresi geçmeden, fiilin ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren 6 ay içinde kullanmak zorundadır. Şikayet süresi kaçırıldığı takdirde davanın hangi aşamasında bulunulduğuna göre kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilecektir.

Suçun nitelikli halinin ise takibi şikayete bağlı değildir. Yetkili makamlara yapılacak bildirim ihbar niteliği taşır. Mağdur için bir şikayet süresi yoktur; isterse davaya ilk derece mahkemesinde hüküm verilinceye kadar katılabilir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Yargılamasında Görevli Mahkeme Neresidir?

Güveni kötüye kullanma suçunun yargılaması Asliye Ceza Mahkemelerinde yapılmaktadır. 

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Uzlaşmaya Tabi Midir? 

Güveni kötüye kullanma suçu hakkında uzlaşma usulü uygulanmalıdır. Fail ve mağdurun uzlaştırılması usulü denenmeden yargılama aşamasına geçilemez.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Unsurları Nelerdir?

Ceza hukuku bakımından bir suçun oluştuğundan bahsedebilmemiz için, fail suçun kanundaki tanımında yer alan tüm unsurlarını işlediği fiille hayata geçirmiş olmalıdır. Bunun yanında failin suçu işlemek konusunda kasten hareket etmiş olması gerekir. Güveni kötüye kullanma suçu Kanunda şu şekilde düzenlenmiştir:

  1. Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
  2. Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Tanımdan çıkarabileceğimiz sonuçlar şöyledir;

  • Ortada Bir Sözleşmesel İlişki Olmalıdır: Güveni kötüye kullanma suçunun oluşmasının ilk şartı kişilerin arasında hukuken kurulmuş geçerli bir sözleşme ilişkisinin olmasıdır. Güveni kötüye kullanma suçunu hırsızlık, dolandırıcılık, yağma gibi suçlardan ayıran en önemli fark budur. Aradaki sözleşme ilişkisi kira, ödünç, finansal kiralama(leasing), vekalet, hizmet, rehin veya malın zilyetliğinin devredildiği herhangi bir tür sözleşme olabilir. Sözleşmenin mutlaka yazılı olarak yapılması gerekli olmayıp, yazılı şekil şartına bağlı olmayan sözleşmelerin sözlü olarak kurulası halinde de şart geçekleşmiş olur.
  • Suç Konusu Malın Zilyetliği Rıza ile Devredilmiş Olmalıdır: Suça konu mal bir sözleşme ilişkisine dayanarak rıza ile karşı tarafa verilmiş(emanet edilmiş, bırakılmış) olmalıdır. Malın sahibinin elinden rızası dışında çıkması veya zorla kendisinden gasp edilmesi hallerinde güveni kötüye kullanma suçu oluşmaz. Zaten bu ihtimalde mağdurun korunması gereken bir mülkiyet hakkı varsa da faille arasında sözleşmeye dayanan güven duygusu yoktur.

Güveni kötüye kullanma suçunun konusu olan mal, bir taşınır mal olabileceği gibi taşınmaz mal, para, kıymetli evrak gibi mallar da olabilir. Malın sahibi olan kişi malının mülkiyetini devretmeksizin onu elinde bulundurma hakkı dediğimiz zilyetliğini faile kendi iradesiyle devretmiş olmalıdır. 

  • Malın Sahibi, Malını Bir Başkasına Muhafaza Etmek veya Belirli Bir Şekilde Kullanmak Üzere Devretmiş Olmalıdır: Bir malın zilyetliğinin devri, devralan kişiye o mal üzerinde bazı işlemlerde bulunma, kullanma ve saklama gibi yetkileri bahşeder. Örneğin, bir kira sözleşmesinde malik kiraya veren, kira süresi içinde malını kullanması için onu kiracıya devretmektedir. Veya bir müvekkil, vekili avukata icra dairesi hesabına yatırması için bir miktar para devretmektedir. Devredilen malın ne yönde ve ne şekilde kullanılacağı aradaki sözleşmeden anlaşılacak bir konudur.
  • Fail, Malın Kendisine Devredildiği Olgusunu İnkar Etmeli veya Malı Devir Amacının Dışında İş ve İşlemlere Konu Etmelidir: Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, failin kendisine verilen mal üzerinde devir amacının dışında iş ve işlemlerde bulunması gerekir. Bir örnekle açıklamak gerekirse, bir arabanın kiraya verilmesi durumunda arabayı kira sözleşmesine dayanarak kiralayan kişinin, arabayı kira ilişkisinin sınırları içinde kullanma ve ondan yararlanma hakkı vardır. Bunun dışında bir amaçla hareket etmesi örneğin arabayı bir başka kişiye satması, onu rehnetmesi, tahrip etmesi, yok etmesi halinde güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Çünkü araba üzerinde satış, devir, rehin kurma, arabayı bozma, yok etme gibi hakları sadece malın maliki olan kiraya veren kullanabilir.

Fail, malın kendisine devredildiğini tamamen inkar ederek malın malikiymiş gibi davranıyorsa bu da güveni kötüye kullanma suçuna vücut verir.

Fail kendisine malın devredilmiş olduğunu inkar etmiyor ancak aradan uzun bir süre geçmesine rağmen sahibine iade etmiyorsa da devri inkar ettiği kabul edilir. Yargıtay, bu durumda güveni kötüye kullanma suçunun oluşması için sadece iadede gecikilmesini değil aynı zamanda malın maliki gibi hareket etme iradesinin varlığını aramaktadır.

Meslek, Sanat, Ticaret, Hizmet İlişkisi veya Başkasının Mallarının İdaresi İçin Verilmiş Mallar Hakkında Güveni Kötüye Kullanma Suçu

Kendisine mesleği gereği, ya da aradaki ticaret veya hizmet ilişkisi gereği verilmiş bir mal üzerinde güveni kötüye kullanma suçunun işlenmesi halinde eylem daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaktadır. Örenğin, avukata vekalet ilişkisinin gereği teslim edilen para veya eşya, muhasebeciye teslim edilen para bu kapsamdadır. 

Yine, bir malvarlığının idaresinin başkalarına bırakılması halinde güveni kötüye kullanma suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali gündeme gelebilir. Örneğin bir şirketin yönetim kurulu üyelerinin şirket malları üzerinde bu suçu işlemesi mümkündür. Ya da bir site yönetim kurulunun üyelerinin bu görev dahilinde topladıkları paralarla ilgili bu suçu işleyebilirler.

Konunun daha anlaşılır olması bakımından yargı kararlarına da konu olmuş ve çok sık karşılaşılan güveni kötüye kullanma suçları üzerinden gidecek olursak aşağıdaki gibi bir gruplandırma yapabiliriz.

Serbest Muhasebeci  Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerin Güveni Kötüye Kullanma Suçu Teşkil Eden Eylem ve İşlemleri

Serbest muhasebeci ve mali müşavirlerin ve yeminli mali müşavirlerin meslekleri sebebiyle yetkili ve görevli oldukları konularda kendilerine verilen para ve diğer eşyaların, veriliş amacı dışında kullanılması, sahiplenilmesi, geri verilmemesi veya yok edilmesi hallerinde hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nda belirtilen görev tanımlarına dahil bir konuda bu suçu işlemiş olmaları gerektiğidir. Aksi atkdirde suçun nitelikli şekli değil temel şekli işlenmiş olur. Nitekim Yargıtay bu konuda:

 “ Sanığın serbest muhasebeci mali müşavir olarak çalıştığı, … Dış Ticaret A.Ş.’nin muhasebe işlerinin takibini sözleşme ile S.. B.. tarafından sanığa verildiği, şirket tarafından 2007-2008 yılı vergi beyannamesi, harç ve damga paralarının ödenmesi için 1.000 TL paranın sanığa teslim edildiği, ancak vergi dairesine herhangi bir ödeme yapmayarak parayı uhdesine geçirdiği bu suretle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçunu işlediği iddia olunan somut olayda; Serbest Muhasebecilerin, 3568 Sayılı Kanunun 2. maddesinde belirtilen görevleri arasında vergi borcu yatırmanın olmadığı…., eyleminin görevi ile ilgisi bulunmayıp, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 155/1. maddesinde düzenlenen takibi şikayete tabi olan “güveni kötüye kullanma” suçunu oluşturacağı belirlenmekle…” şeklinde karar vermiştir.

Bir başka kararda “Sanığın mağdura ait iş yerinde muhasebe sorumlusu olarak çalışırken kendisine görevi sebebiyle tevdii ve teslim edilen kasanın kilidini açarak mağdura ait silahı alarak uhdesinde tuttuktan sonra söz konusu silahı ruhsatsız olarak taşımaya başladığı, yapılan üst aramasında sanığın ruhsatsız silahla yakalandığı…somut olay incelendiğinde, sanıkla işyeri sahibi olan mağdur arasında bir hizmet ilişkisinin bulunduğu ve suça konu eşyanın da sanığa görevi sebebiyle tevdii ve teslim edilen eşya niteliğinde bulunduğu dikkate alınarak sanığın eyleminin, daha özel bir düzenleme olan 5237 sayılı TCK’nın 155/2. maddesinde belirtilen hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçu kapsamında kaldığı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle hırsızlık suçundan hüküm kurularak eksik ceza tayini…” şeklinde hüküm kurulmuştur.

Mali müşavirlerin mükellefe ait defterleri teslim etmemesi de güveni kötüye kullanma suçu teşkil etmektedir. Görevi dahilinde tuttuğu defter ve belgeleri zamanında vergi dairesine teslim etmeyerek birlikte çalıştığı işyerini zarara uğratmasını Yargıtay hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu olarak kabul etmektedir. Örneğin Yargıtay bu konuda “Denizli Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasına kayıtlı serbest muhasebeci olarak çalışan sanığın, katılanın mesul müdürü olduğu…Ticaret Limited Şirketi’ne ait Çal ilçesinde faaliyet gösteren … Dershanesi’nin muhasebe işlerini yürüttüğü, 31.01.2008 tarihinde adı geçen dershanenin satıldığı, bu nedenle katılanın sanıktan birçok kez şirkete ait defter ve belgeleri iade etmesini istediği halde, sanığın defter ve belgeleri iade etmediğinin anlaşıldığı olayda, eyleminin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.

Avukatların Güveni Kötüye Kullanma Suçu Teşkil Eden Eylem ve İşlemleri

Avukatın müvekkiliyle arasındaki vekalet sözleşmesine dayanan ilişkisi nedeniyle, kendisine bu sebeple verilen para ve malları veriliş amacı dışında kullanması, yok etmesi, bir belgeyi yırtarak tahrip etmesi, emanet edilen paraları veya çekleri kendi mülkiyetine geçirmesi veya kendisi yararına kullanması hallerinde TCK madde 155/2 suçu oluşur. Ancak avukatın aradaki sözleşmeye göre veya avukatlık ücret tarifesi gereği hak kazandığı alacağına mahsuben, teslim aldığı paralar üzerinde el koyma hakkının olması halinde suç oluşmayacaktır. Çünkü bu durumda avukatın fiili hukuka aykırı olmaktan çıkmaktadır.

İşçilerin Güveni Kötüye Kullanma Suçu Teşkil Eden Eylem ve İşlemleri

Hizmet sözleşmesiyle bir iş yerinde işverene bağlı çalışanların kendilerine bu iş nedeniyle teslim edilen her türlü makine, araç-gereç, para vb malları kendilerine teslim amacı dışında alması, kullanması, başkasına devretmesi, bu mallara zarar vermesi halinde de hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçu oluşur. Burada Yargıtay aradaki ilişkiyi hizmet sözleşmesi olarak kabul etmek için ücret karşılığında yapılmasını ve süreklilik arz eden bir iş ilişkisi olmasını aramaktadır.  Buna ek olarak, suça konu eşya faile sürekli olarak ve tüm sorumluluğu ona ait olmak koşulu ile teslim edilmiş olmalıdır. Malın kullanımı malikin gözetim ve denetimi altında mümkünse bu durumda zilyetlik tam anlamıyla devredilmiş sayılmayacağından güveni kötüye kullanma suçu değil hırsızlık suçu oluşabilir.

 Yargıtay konuya ilişkin kararında, “..sanık …’ın suç tarihi itibari ile söz konusu fabrikada müdür, diğer sanık …’in ise torna bakım görevlisi olarak çalıştığı, sanıkların şirket görevlilerinin bilgisi ve izni dışında fabrikanın kalıphanesine girerek hammaddeleri kullanarak kalıp disk yaptıkları ve bu kalıp diskleri yine şirket görevlilerinin bilgisi ve izni dışında …. Metal isimli firmaya iki kalıp diskten birini 7.500 TL karşılığında bu firmaya sattıkları, diğer kalıp diski ise 4.000 TL’ye satma konusunda anlaştıkları, bu kalıp diski araca yükledikleri sırada katılan tarafından yakalandıkları, bu olay nedeniyle sanıkların hizmet sözleşmelerinin feshedildiği, bu şekilde sanıkların şirketin bilgisi ve izni dışında şirketin makina ve hammaddelerini kullanarak kendilerine menfaat sağlamak suretiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği sabittir”. şeklinde değerlendirmede bulunmuştur. 

İşçilerin iş yerindeki sorumluluk alanlarının dışında işledikleri fiillerle ilgili Yargıtay, malların zilyetliğinin devri şartı gerçekleşmediği gerekçesiyle güveni kötüye kullanma suçunun oluşmayacağı kanaatindedir. Burada oluşan suç ise hırsızlık suçu olarak değerlendirilmelidir.

Acentenin Güveni Kötüye Kullanma Suçu Teşkil Eden Eylem ve İşlemleri

Vekil gibi acente de sigorta şirketine ait para ve malları temsilci ve emanetçi sıfatıyla elinde bulundurduğundan bunları zamanında sigorta şirketine vermekle yükümlüdür. Aksi halde, acentenin faizle birlikte tazminat ödemesi ve hatta şartlara göre güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırılması da gerekir.

Şirket Yöneticilerinin Güveni Kötüye Kullanma Suçu Teşkil Eden Eylem ve İşlemleri

Bir malvarlığını yöneten veli, vasi, kayyım veya şirket genel müdürleri ve yönetim kurulu üyelerinin yönettikleri mallarla ilgili bu suçu işlemesi halinde suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hali oluşur. TCK madde 155/2’de belirtilen her ne nedenle olursa olsun başkasının mallarını yönetmek yetkisini kullanan kişinin bu mallarla ilgili amaç dışı eylemlerinin bu suça vücut vereceği belirtilmiştir.

Günümüzde şirketler profesyonelleşmenin bir gereği olarak şirket malvarlıklarının yönetimini bu işte uzmanlaşmış kişilere bırakmaktadır. Bu sebeple bu konu sık sık Yargıtay kararlarına konu olmaktadır. Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri ve limited şirketlerde müdürler, şirket malvarlığıyla ilgili işlem ve eylemlerinden dolayı bu suçun faili olabilmektedir.

Sanığın, katılanın yönetim kurulu başkanı ve ortağı olan şirkette ihracat müdürü olarak görev yaparken Hakel gümrük müşavirliği adına sahte makbuz düzenleyip makbuz karşılığında aldığı paraları mal edindiği şeklinde gerçekleşen eyleminin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma..suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.”

Önemli Not: Şirket yöneticilerinin, acentelerin, işçilerin, avukatın, mali müşavir ve muhasebecilerin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan mahkum edilmeleri, kendilerine hizmet nedeniyle emanet edilmiş ve iade edilmemiş olan para ve malların ticari defter ve kayıtlar, hesap ekstreleri, makbuzlar, muhasebe kayıtları ile kesin şekilde ispat edilmesi halinde mümkündür.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Benzer Suçlardan Ayırt Edilmesi

Güveni kötüye kullanma suçu diğer malvarlığına karşı suçlarla karıştırılabilmektedir. Bu konu oldukça teknik ve ayrıntılı inceleme gerektiren bir konudur. Biz burada sadece belli başlı yanılgılara dikkat çekmek ve yol göstermek amaçlı kısaca değinmekle yetineceğiz.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Hırsızlık Suçu: Güveni kötüye kullanma suçunda bir sözleşmeye dayanarak mal veya para, sahibinin rızasıyla ve bir başkasına verilmekte, emanet edilmekte, bırakılmaktadır. Ancak suç faili daha sonra bu ilişkiyi reddederek malı veriliş gayesi dışında kullanmakta veya iade etmekten kaçınmaktadır.

Hırsızlık suçunda ise malı alan kişi sahibinin rızası ve hatta çoğu kez haberi bile olmaksızın malı ele geçirmektedir. Güveni kötüye kullanma suçu taşınır, taşınmaz ve para gibi her türlü malla ilgili işlenebilirken, hırsızlık suçu sadece taşınır mal ve para üzerinde işlenebilir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Zimmet: Zimmet suçunda da görevi nedeniyle kendisine emanet edilmiş malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçirme fiili vardır. Ancak zimmet suçunun faili bir kamu görevlisi olmalı; kendisine suç konusu mal da icra ettiği kamu görevi nedeniyle verilmiş olmalıdır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Dolandırıcılık: Güveni kötüye kullanma suçunda malın sahibi kendi özgür ve yanıltılmamış sağlıklı iradesiyle malını bir başkasına vermektedir. Oysa dolandırıcılık suçunun oluşması için mal sahibinin hileli davranışlarla aldatılarak malının elinden alınmış olması gerekmektedir. Bundan başka dolandırıcılık suçunun oluşması failin haksız çıkar sağlaması aranır. Ancak güveni kötüye kullanma suçu bakımından failin  sadece devir gayesi dışında kullanması veya devri inkar etmesi yeterlidir.

Suçun Cezası Ertelenir Mi?

Ceza hukukumuzda erteleme sadece hapis cezaları için öngörülmüştür. Bu nedenle güveni kötüye kullanma suçundan dolayı hapis cezası alındığında şartlar oluştuğu takdirde bu ceza ertelenebilir. Adli para cezasının ise ertlenmesi mümkün değildir.

Etkin Pişmanlık Hükümlerinden Yararlanılabilir Mi?

Güveni kötüye kullanma suçunun faili işlediği fiilden dolayı pişmanlık duyar ve Kanun’da aranan şartları yerine getirirse, cezasında indirim yapılır. Bunun için mağdura vermiş olduğu zararı tamamen gidermek zorundadır. Henüz hakkında dava açılmamışken etkin pişmalık şartları fail tarafından sağlanırsa, ceza 2/3 oranında indirilir. Dava açıldıktan sonra fakat hüküm verilmeden önce etkin pişmanlık şartlarını yerine getirdiği durumda ise ceza yarı oranında indirilecektir.

Hükmedilen Hapis Cezası Para Cezasına Çevrilebilir Mi?

Hukukumuzda kısa süreli yani 1 yıldan az süreli  hapis cezaları para cezasına çevrilebilmektedir. Güveni kötüye kullanma suçundan dolayı 1 yıldan az süreli bir hapis cezasına çarptırılan kişinin cezası adli para cezasına çevrilebilecektir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumundan Faydalanmak Mümkün Müdür?

Güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinden dolayı 2 yıl veya daha az süreli hapis cezasına çarptırılan kişi hakkında HAGB kararı verilmesi mümkündür. Ancak bunun için sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı mahkum olmaması ve suç sonucu bir zarar meydana gelmişse mağdurun bu zararını tamamen ödemesi gerekmektedir. HAGB kararı sayesinde sanık, hapis cezasını ceza infaz kurumunda çekmekten kurtulup belirlenen denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlemeyip mahkemece belirlenen yükümlülüklere uygun davranarak cezasını çekmiş sayılacak ve hakkındaki hüküm adli siciline işlemeyecektir.

SONUÇ

Güveni kötüye kullanma suçu ismi sebebiyle pek çok suçla karıştırılmaya müsaittir. Bu suçun benzer suçlardan ayırt edilmesinde kullanılan kriterler ve Yargıtay uygulamasını bilmek, yargılamalardan istenen sonucun alınabilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Güveni kötüye kullanma suçu konulu bu makalede anlatılanlara benzer bir hukuksal sorunla karşı karşıya olmanız halinde ekibimizin Ceza Hukuku alanında uzman kadrosundan destek alabilmek için bizi her zaman ziyaret edebilirsiniz.

Saygılarımızla.

REFERANSLAR

 Türk Ceza Hukuku Mevzuatı, Gazi Üniversitesi Türk Ceza Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Kanunlar, cilt:1, Seçkin Yayıncılık, 2013, s.358.

 CÜSTAN, Semray, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Yer Alan Güveni Kötüye Kullanma Suçu, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, İstanbul, 2006, s.7.

Gazi Üniversitesi Türk Ceza Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi Kanunlar, a.g.e.,s.359.

TCK madde 73/1-2.

ÖZGENÇ, İzzet, 2011, Türk Ceza Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara, s.143.

TCK madde 21/1.

MERAKLI, Serkan, “Güveni Kötüye Kullanma Suçu(TCK m.155)”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 11, Özel s: 2009, s. 1657-1713, Basım Yılı:2010, s.1678. 

MERAKLI, a.g.e., s.1695; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 6.234, K.3296 sayılı ve 10.10.1983 tarihli kararı.

Yargıtay 15. CD., E.2017/14655, K.2019/9154 sayılı ve 30.09.2019 tarihli karar. 

Yargıtay 15. CD., E.2013/6703, K.2014/21867 sayılı ve 23.12.2014 tarihli karar.

Yargıtay 15. CD., E. 2015/6725 – K. 2018/4641 sayılı ve 25 Haziran 2018 tarihli kararı;BALCI, Umut, Türk Hukukunda Güveni Kötüye Kullanma Suçları, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ankara, 2019, s.155.

15. CD., E.2012/16322, K.2014/8593 sayılı ve 30.04.2014 tarihli karar.

Yargıtay 15. CD., E.2017/14479, K.2017/18849 sayılı ve 25.09.2017 tarihli karar. 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2017/497, K.2020/133 sayılı ve 25.02.2020 tarihli karar. 

Yargıtay, 15. CD., E.2017/11977, K.2019/8607 sayılı ve 19.09.2019 tarihli kararı.

Yargıtay 15. CD., E. 2015/5663 – K. 2018/4343 sayılı ve 6 Haziran 2018 tarihli karar; BALCI, a.g.e., s.65.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2017/497, K.2020/133 sayılı ve 25.02.2020 tarihli karar. 

Yargıtay 15. CD, E.2017/25602, K.2019/9944 sayılı ve 15.10.2019 tarihli kararı.

KÖSE, Hamid, Emniyeti Suistimal(Güveni Kötüye Kullanma) Suçu, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, İstanbul, 2009, s.26-30.

KÖSE, a.g.e., s.34-36.

KÖSE, a.g.e., s.32-34.

 

Leave a Reply