Bir çocuk ile babası arasındaki soybağı ilişkisinin kurulması dört yöntemle mümkündür. Bunlar; Çocuğun annesiyle evlilik, Tanıma, Hakim karar ve Evlat edinme yöntemleridir.
Bu yazımızda biz çocuğun babası tarafından tanınarak nüfusuna alınması işleminin en kolay yollarından biri olan tanımanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin açıklamalarda bulunmaktayız.
1) Evlilik Dışı Çocuğu Tanıma Ne Anlama Gelir?
Anne ve babası evli olan bir çocuğun babasıyla soybağı doğum anında kurulur. Ancak anne baba evli değilken çocuk dünyaya gelmişse, bu çocuğun babasıyla arasında soybağı ilişkisi kurulması gerekmektedir. Bunun birkaç yöntemi vardır. Örneğin çocuğun annesiyle evlenerek çocuğu nüfusuna almak bunlardan biridir. Ancak biz bu yazıda tanıma yöntemini ele aldığımızdan sadece bu konu üzerinde duracağız.
Tanıma, biyolojik babanın bir çocuğun kendisinden olduğunu, Türk Medeni Kanunu’nda belirtilen şekillerde açıklamasıyla olur. Çocuk bu işlemle babası tarafından benimsenmiş, altsoyu olarak kayıtlara egçmiş olur, mirasçı sıfatını ve babasının soyadını almaya hak kazanır. Üstelik tanıma işlemi geçmişe etkili sonuçlar doğurur, yani çocuk doğduğu andan itibaren hatta ana rahmine düştüğü andan itibaren tanıyan kişinin çocuğu olduğu kabul edilir.
2) Evlilik Dışı Çocuk Nasıl Tanınır?
Evlilik dışı çocuğun tanınması için biyolojik babanın birkaç farklı yöntemden birini tercih etmesi mümkündür. Bu yöntemleri sıralayacak olursak;
- Babanın nüfus müdürlüğüne dilekçeyle başvurarak, çocuğun babası olduğunu yazılı şekilde beyan etmesi
- Babanın mahkemeye dilekçeyle başvurarak, çocuğun babası olduğunu yazılı şekilde beyan etmesi,
- Vasiyetname ile çocuğun tanınması,
- Babanın noterlikte düzenlenecek resmi bir senetle çocuğu tanıması.
Nüfus müdürlüğünden başka yerlere yapılan başvurular da ilgili işlemler tamamlandıktan sonra nüfus müdürlüklerine bildirilmektedir.
Mahkemece tanıma beyanının, babanın ve çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluğuna bildirilmesi gerekir. Her ne kadar Türk Medeni Kanunun’da bildirimde bulunacak makam ” Sulh Hakimi ” olarak gösterilmişse de; Türk Medeni Kanunu’ndan daha sonra yürürlüğe giren 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun; Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından kaynaklanan dava ve işlerin Aile Mahkemelerinde, Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde ise Aile Mahkemesi sıfatıyla o yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesinde görüleceğini hükme bağlayarak bu konuda görevli mahkemeyi örtülü olarak değiştirmiştir.[1]
Böylelikle tanıma için başvurulacak mahkeme Aile Mahkemesi haline gelmiştir.
3) Tanımanın Şartları Nelerdir?
Evlilik dışı bir çocuğun tanınabilmesi için bazı şartların bulunması gerekir. öncelikle tanıyan kişinin gerçek yanı biyolojik baba olması gerekir. Çünkü Kanun çocuğun tanınması hakkını sadece babaya tanımıştır. Örneğin dedenin torununu tanıması mümkün değildir. Babanın kısıtlı olması durumunda ise, tanıma işlemi vasinin rızasıyla gerçekleştirilir.
Ayırt etme gücü olmayan kişilerin tanıma beyanları geçersizdir.
Bir diğer husus ise, tanınacak çocuk ile bir başka kişi arasında soybağı ilişkisinin olmamasıdır. Bir başka kişiye soybağıyla bağlı olan çocuk tanınamaz. Örneğin çocouğun annesinin biyolojik baba değil de başka bir erkekle evli olması halinde, çocuk evlilik içinde doğmuşsa annenin kocasına soybağıyla bağlı olacaktır. Tanıma işleminin gerçekleştirilmesi için öncelikle bu soybağının ortadan kaldırılması gerekir. Bu ise dava yoluyla mümkün olur. Çocuğun soybağın serbest kaldığı takdirde artık biyolojik baba çocuğu tanıyabilir.
4) Çocuk Kaç Yaşına Kadar Tanınabilir?
Tanınacak çocuğun yaşı tanıma işlemi bakımından önem arz etmez. Baba, her yaştaki çocuğunu istediği zaman tanıyabilir. Evlilik dışı çocuk henüz anne karnındayken tanınabileceği gibi, ergin olduktan hatta öldükten sonra dahi tanınabilir.
5) Tanımanın İptal Ettirilmesi Mümkün Müdür?
Tanıma işlemi gerçekleştikten sonra iptal ettirilmesinin mümkün olup olmadığı merak edilen konular arasındadır. Medeni Kanun, tüm hukuki işlemlerde olduğu gibi, iradenin sakatlandığı hallerde, tanıma işleminin de iptal ettirilebileceğini düzenlemiştir. Daha açık anlatımla, çocuğu hataen(yanılma sonucu) tanıyan veya kandırılarak ya da korkutularak tehditle tanıma işlemi yaptırılan baba ve diğer ilgililer tanımanın iptalini dava edebilirler. Diğer ilgililerden anlaşılması gereken, çocuk, ana, çocuğun ölümü halinde onun çocukları, hakları etkilenen mirasçılar, C. Savcısı ve Hazine anlaşılmaktadır.
Tanımanın iptali davası baba tarafından anne ile çocuğa karşı açılır. Anne ve çocuk bu davada zorunlu dava arkadaşıdır; yani davanın mutlaka her ikisine birden açılması gerekir.
Tanıyanın dava açma hakkı, iptal sebebinin öğrenilmesinden veya korkunun etkisinin ortadan kalkmasından itibaren 1 yıl ve herhalde tanımanın üzerinden 5 yıl geçmekle düşer.
Çocuğun dava hakkı ise ergin olmasından yani 18 yaşını doldurmasından itibaren 1 yıl geçmekle düşer. Ergin kılınan çocuk için dava açma hakkı bu tarihten itibaren hesaplanır.
Yargıtay kararına konu olan olayda mirasçıların tanımanın iptalini talep ettiği bir dava söz konusudur. Yargıtay bu davada sürenin nasıl hesaplanacağına dair önemli tespitlerde bulunmuştur;
“Tanımanın iptali davasını TMK’nin 297.maddesi gereği tanıyan ile 298.maddesi gereği ana, çocuk ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer açabilir. TMK’nin 298. maddesinde dava açabileceği düzenlenenlerden “ilgiler” başta tanıma işleminden miras hakları etkilenen kişilerdir. İlgilerin açtığı davada davalı sıfatı tanıyana ait olup ölmüş ise mirasçılarına karşı açılmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus TMK’nin 291.madde kapsamında soybağının reddi davasını açabilecek diğer ilgililer ancak “Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde…” sayılan kişilere tanınmış iken tanımanın iptalinde ilgililerin dava hakkı, tanıyanın ölümüne bağlı olmayıp aksine davanın tanıyana karşı açılacağı düzenlenmiştir.
TMK’nin 300. maddenin ikinci fıkrasında; “İlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşer.” şeklinde düzenlenmiştir. Burada bir yıllık hak düşürücü süre öğrenme –tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak- ile başlamakta olup beş yıllık süre ise tanımanın iptali için açılacak davada azami üst sınırdır. Yani tanıyan dışında dava açacak kişilerin, tanımayı ve tanıyanın baba olmadığını, beş yıl geçtikten sonra öğrenmeleri sonucu değiştirmeyecektir. Ancak bu süreler içerisinde dava açılamamasının haklı sebebi var ise bu sebebin ortadan kalkmasından itibaren bir ay içerisinde dava açılabilir.”[2]
Bir başka Yargıtay kararında kardeşlerin nüfus kaydında başka bir kardeşleri daha olduğunu öğrendikleri ancak kendilerinin bu kişiyi tanımamaları nedeniyle tanımanın iptalini talep ettikleri bir dava söz konusudur. Yargıtay’ın kararın içeriğindeki açıklamaları özet niteliğinde ve açıklayıcıdır;
“Davacılar dava dilekçesinde, nüfus kayıtlarında kardeşleri görünmesine karşın …’yı tanımadıklarını, bu isimde bir kardeşlerinin olmadığını ileri sürerek nüfus kayıtlarının düzeltilmesini istemişler, Mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı … tarafından temyiz edilmiştir.
HMK uyarınca, olayları açıklamak taraflara hukuki niteleme hakime aittir.
Baba ile çocuk arasında soybağı kurulmasının yollarından biri tanımadır. Tanıma; babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmi senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla soybağının kurulmasıdır. Kurulan bu soybağının açılacak iptal davası ile kaldırılması mümkündür. TMK’nin 297. maddesinde tanıyanın iptal davası açma hakkı düzenlenmiştir. İlgili madde ile tanıyanın tanıma beyanındaki irade sakatlıklarına dayanarak açacağı iptal davası ile tanımayı geçersiz hale getirmesine olanak tanınmıştır. Tanıyanın; yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle açacağı tanımanın iptali istemli davayı anaya ve çocuğa karşı açılmalıdır ve ana ve çocuk arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Tanımaya karşı dava açabilecek diğer hak sahipleri ise TMK’nin 298. maddesinde düzenlenmiştir. TMK’nin 298. maddeye göre ana, çocuk ve çocuğun ölümü halinde altsoyu, cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanıyan, tanıyan ölmüş ise mirasçılarına karşı tanımanın iptalini dava edebilirler. Yine diğer davalarda olduğu gibi bu tanımanın iptali davasında da hak düşürücü süre bulunmaktadır. TMK’nin 300. maddesinde göre tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşecek, ilgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşeceği, çocuğun dava hakkı ise ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle, bu süreler geçtiği halde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilecektir.”[3]
6) Tanımanın İptali İçin Açılacak Davada Görevli ve Yetkili Mahkeme
Tanımanın iptali için açılacak davada görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir Yetkili mahkeme ise, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesidir. Genel yetki kuralı gereği davalıların yerleşim yerinde dava açılmasına da bir engel yoktur.
SONUÇ
Tanıma biyolojik babanın evlilik dışı çocuğunu tanıması işlemidir. Babanın tek taraflı beyanıyla tanıma işlemi gerçekleşmektedir. Önemli olan beyanın nereye ve nasıl yapılması gerektiğini bilerek hızlı ve hatasız hareket edilmesidir. Bu sayede koalylıkla tamamlanabilecek bu işlemle, çocuk ana rahmine diştiği andan itibaren tıpkı evlilik içi doğan çocuklar gibi soybağıyla babasına bağlanmış olur ve nüfus kayıtları da bu doğrultuda değiştirilir.
Tanıma işlemiyle ilgili daha ayrıntılı bilgi için Solmaz Hukuk ve Danışmanlık ekibiyle iletişime geçebilirsiniz.
Saygılarımızla.
REFERANSLAR
AKINTÜRK, Turgut/ATEŞ KARAMAN, Derya, Aile Hukuku, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2013.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2004/1439, K. 2004/1999, T. 23.2.2004.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2019/6712 E., 2020/492 K.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2017/10849 E., 2019/4600 K.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2004/1439, K. 2004/1999, T. 23.2.2004.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2019/6712 E., 2020/492 K.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2017/10849 E., 2019/4600 K.