Bankaların risklerinden olan “ibraz edilmemiş çek yaprakları ve teminat mektuplarına dayalı haciz alacakları” konusundaki görüş ayrılıkları, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun çelişen kararlarının birleştirilmesine ilişkin kararlarıyla sonuçlanmaya başladı. Bu karar sadece teminat mektubu ve vadesi gelmemiş risk alacakları olarak ibraz edilmeyen çek yaprakları özelinde incelenmiş olmakla birlikte, bankacılık kanunu kapsamında kredi vadesi kapsamında tanımlanan risk gruplarının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. bu bağlamda değerlendirilebilir.
5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’na göre ; kredi vadesi aşağıdaki gibi tanımlanır.
Madde 48 – Teminat mektupları, kontrgarantiler, kefalet, aval, ciro, kabul kredileri ve bu nitelikteki taahhütler gibi nakdi ve gayrinakdi krediler, satın alınmış tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları, ihraç edilmek suretiyle ödünç verilen fonlar. mevduat veya diğer yollarla, varlıkların taksitli satışından doğan alacaklar; Vadesi geçmiş nakdi krediler, tahakkuk etmiş ancak tahsil edilmemiş faizler, nakde çevrilmiş gayrinakdi kredilerin değerleri, vadeli repo işlemlerinden doğan alacaklar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri kapsamında üstlenilen riskler, ortaklık payları ve kredi olarak muhasebeleştirilen işlemler Kurum tarafından bu Kanunun uygulanmasında, deftere bağlanan hesaplar ne olursa olsun kredi sayılır. Bu Kanunun uygulanmasında birinci fıkrada belirtilenlere ek olarak krediler, kalkınma ve yatırım bankaları tarafından finansal kiralama yöntemiyle sağlanan finansmanı da kapsayacaktır. kar ve zarar ortaklığı yatırımları, taşınmaz, teçhizat veya mal alımı veya finansal kiralama veya mülk karşılığında finansman belgeleri ile ortak yatırımlar ve benzeri yöntemlerle.
Kredi üzerindeki kısıtlamaların ve uygulanan yasakların geçerli olabilmesi için tek tek sayılan ve belirlenen işlemler. Buna göre genel anlamda kredi sayılabilecek işlemlerin şekil ve içeriği belirlenir. 1 Mevduat bankaları açısından genel anlamda kredi sayılan işlemler; Bankalarca verilen nakdi krediler, gayrinakdi krediler, tahvil ve benzeri borçlanma senetleri ve bankanın satın aldığı sermaye araçları, banka varlıklarının satışından doğan alacaklar, vadesi geçmiş nakdi krediler.
Bankalar risklerini kredi adı altında para karşılığı satarlar ve karşılığında güvence yoluna başvururlar. Ancak bu teminatın genel hukuk kuralları ve yürürlükteki mevzuat açısından bir sınırı olmalıdır. Diğer durumlarda, risklerini güvence altına almak isteyen bankaların veya diğer kurumsal kredi kuruluşlarının risklerini güvence altına almaya yönelik sistem, şirketlerin, tüketicilerin, özel veya tüzel kişilerin çıkarlarına da ciddi zararlar verebilir. Bu nedenle bankaların taleplerine karşı Yargıtay önünde kısıtlamalar yapılması gerekmiştir.
Risk kavramı ise bir kredinin mi yoksa teminatlı bir malın mı garanti altına alınacağı konusunda tartışma konusu olmuştur. Teminat mektupları, krediler ve bankalarca verilen kredi sayılan diğer işlemler sözleşmeye dayalı olmalıdır. Bu bağlamda genel banka sözleşmesinin Türk Hukuku kapsamında ne olduğu konusu tartışma yaratmaktadır. Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nda değerlendirilmemiş olmakla birlikte, genel banka sözleşmelerinin “asli borçtan bağımsız bir borç” olduğu görüşünü vurgulamak gerekir. 2 Örneğin, bankanın bazı sözleşmeleri, bankanın müşterisi ile bir başkası arasındaki borç ilişkisi sonucunda kurulur ve bu ilişkiden tamamen bağımsızdır. Teminat sözleşmelerinde ve bunun çok yaygın bir örneği olan teminat mektubunda; bankanın teminat mektubu ile borçlandığı muhatap bankanın müşterisi değildir. Banka müşterisi ile mektup muhatabı arasındaki ilişki, satış sözleşmesi gibi farklı bir tapu için verilmiş olabilir. Banka ayrıca, muhatabın bir teminat mektubu ile borcuna maruz kaldığında müşterisinin vereceği teminat ile kendini güvence altına almaktadır. Özetle, banka müşterisi ile mektup muhatabı arasındaki ilişki nedeniyle teminat mektubu bundan bağımsızdır. 3
Bu karmaşıklık devam ederken, bankalar hukuki anlamda kendi risklerini güvence altına almak için çeşitli girişimlerde bulunurken, yargı kararlarında farklılıklar ortaya çıkmıştır. Banka vekillerinin herhangi bir risk olmaksızın haciz talebinde bulunmaları neticesinde aşağıda belirtilen gerekçelerle bazı kararlar kabul edilmiş, bazıları ise reddedilmiştir.
2004 Sayılı İflas ve İcra Kanunu Kapsamında Haciz
Madde 257 – Rehinle güvence altına alınmayan ve muaccel olan bir para borcunun alacaklısı, borçlunun veya üçüncü bir kişinin tasarrufunda bulunan taşınır ve taşınmaz malları ile birlikte borçları ve diğer hakları.
Vadesi gelmemiş bir borç için, ancak aşağıdaki durumlarda haciz talep edilebilir:
a – Borçlunun belirli bir uzlaşması yoksa,
b -Borçlu adaletten kaçarsa veya bu amaçla alacaklının haklarını zedeleyici hileli hareket ve işlemlerde bulunursa.
Bu şekilde haciz uygulanırsa, borç ancak borçluya düşer.
Bir haciz talebinde bulunmak için bir para borcunun mevcut olması gerekir. Bu kapsamda rehinle güvence altına alınmama ve muaccel olma şartı aranılan başlıca şartlardır. 4 El koyma kapsamındaki kredi ve teminatlar açısından ana tartışma vade meselesidir.
Yargıtay Büyük Dairelerin 2016/1 Sayılı Esas Kararı, 27.12.2017 tarih ve 2017/6 Sayılı Kararı’ndaki karşı görüşe göre;
Özetle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ve 19. Hukuk Dairesi, görüşlerinde ve içtihatlarında, İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesine göre haciz kararı verilebilmesi için ödeme yapılması hususunda mutabık kalmışlardır. vadesi gelmiş olmalıdır.
- Hukuk Dairesi, ödenmemiş teminat mektubu veya ödenmemiş çek için kanunen ödenmesi gereken meblağ ile ilgili sözleşmeye muhataptır, çünkü risk henüz oluşmamıştır. Banka ile lehtar arasındaki sözleşmelerde, “Banka, teminat mektubuna veya ödenmemiş çeke ilişkin ödenecek rizikoyu, risk oluşmadan önce bankaya yatırabilir” hükmünün bulunması halinde, haciz kararının uygulanabileceği ileri sürülmektedir. tevdi etme yetkisinin aynı zamanda haciz talep etme yetkisini de içerdiği kabul edilerek yapılmalıdır. Aksine 19. Hukuk Dairesi, banka teminat mektubu veya uçurtma çeki ödemedikçe borcun muaccel olmayacağını, dolayısıyla haciz kararına hükmedilmeyeceğini belirtmektedir.
Diğer bir deyişle, bankanın teminat mektubu düzenlenmesini sağlamak için yaptığı gayrinakdi kredi sözleşmesinden doğan borcunun doğrudan bir nakit çıkışı değil, bir risk üstlenimi olduğu anlaşılmaktadır; riziko vuku bulmadıkça ve muhataba banka tarafından ödeme yapılmadıkça, bir başka deyişle mektup bedeli ödenmezse banka müşterisine rücu edemez. Teminat mektubu bedeli tazmin edilmeden ve temyiz hakkı doğmadan icra takibi yapılamaz.
Hükümlerin Birleştirilmesine İlişkin Genel Kurul’da yapılan müzakereler sonucunda, riskin gerçekleşmediği banka teminat mektupları ile ödenip ödenmediği belirlenemeyen çekler hakkında haciz kararının verilip verilmeyeceği tartışıldı. ve değerlendirildi:
A- Teminat mektubunu düzenleyen banka ile muhatap arasındaki sözleşme, teminat sözleşmesi niteliğindedir. Bankanın sorumluluğu, müteselsil yükümlülük olmayıp, asıl borçtan ve asıl borçtan bağımsızdır.
Banka, teminat mektubunu düzenlerken nakit, menkul kıymet, ipotek, teminat mektubu alarak teminat mektubunun riskinden kendini koruyabilir. Ayrıca, sözleşmede ek teminatlar bulunması veya lehtarın kredi riskinin artması, talebe rağmen teminat mektubunun iade edilmemesi, lehtarın statüsüne ilişkin şüpheler, lehtarın finansal istikrarının bozulması veya herhangi bir sebep göstermeksizin ; Banka, sözleşmedeki hükme göre henüz tasfiye edilmemiş teminat mektubu tutarının lehdardan, müşterek borçludan ve kefilden saklanmasını talep edebilir.
Teminat yatırmak için resmi senetsiz icra takibi yapılabilir. (İcra ve İflas Kanunu, md. 42/1). Buna karşılık, henüz tasfiye edilmemiş teminat mektupları için teminat mektubunda yer alan tutarın tahsili için genel vergi haciziyle işlem yapılamaz. Çünkü maddi tazminattan kaynaklanan borç muaccel değildi, çünkü risk oluşmadı ve banka henüz bir ödeme yapmadı. Vadesi gelmemiş bir borç için de haciz kararı verilemez (İcra ve İflas Kanunu md. 257/1).
B- 5941 sayılı Çek Kanununun 3 üncü maddesine göre muhatap banka, dönem içinde ibraz edilen çekin muaccel olması halinde kanuni sorumluluk tutarı kadar; çekin karşılığı kısmen karşılanmışsa, kalan tutarı tamamlamakla yükümlüdür. Banka tarafından düzenlenen çek açısından risk gerçekleşmemişse, muaccel bir alacaktan bahsedilemeyeceği kabul edilmelidir. Bu vadesi gelmemiş borç için haciz kararının verilmeyeceği tartışılmazdır. (İcra ve İflas Kanunu, md. 257/1).
C- İcra ve İflas Kanununun “El koymanın şartları” başlıklı 257. maddesinde mevcut ve muaccel bir borçtan bahsedilmektedir.
Tazmin edilmeyen teminat mektubunun maliyetinin veya ödenmemesi durumunda bankanın ödemek zorunda kalacağı yasal iadenin, risk oluşmadan önce mevcut ve muaccel olduğu söylenemez. Nitekim İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesi uyarınca şarta bağlı alacaklar için haciz talebinde bulunulmasının mümkün olmadığı kabul edilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 257. maddesinde haciz şartları belirtilmiştir. Bu durum, İcra ve İflas Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca, teminat alacakları için “resmi senetsiz icra takibi”nin genel vergi haczi ile yapılabilmesine rağmen haciz yapılamayacağını göstermektedir. Zira İcra ve İflas Kanununun 257. Maddesinde sadece ” maddi alacaklar ” için haciz öngörülmüştür. El koyma bir “icra işlemi” olmayıp özel bir geçici hukuki koruma kurumu olduğundan, ancak İcra ve İflas Kanununun 257. maddesindeki şartlara göre karar verilebilir. Bu durumda teminatın “yatırılması” için haciz kararı verilemez.
SONUÇ :
Yargıtay Büyük Genel Kurulu, henüz oluşmamış olan kredi ve teminat alacaklarından kaynaklanan risk açısından; bu konuda temel olarak yersiz ve olgunlaşmamış gibi nedenlerle haciz kararı verilememektedir. Bu karar doğrultusunda Bankacılık Kanunu’nda belirtilen kredi sayılan işlemler için de benzer bir uygulamanın olacağını düşünüyoruz.
Dipnotlar
- Ünal Tekinalp, Principles Of Bank Law of Ünal Tekinalp, Vedat Kitapçilik 2009, 2nd ed., p. 224.
- Ünal Tekinalp, Principles Of Bank Law of Ünal Tekinalp, Vedat Kitapçilik 2009, 2nd ed., p. 362.
- Ünal Tekinalp, Principles Of Bank Law of Ünal Tekinalp, Vedat Kitapçilik 2009, 2nd ed., p. 367.
- Yavuz Süphandag, Practices of Bankruptcy and Enforcement Law, Bilge Yayinevi, 2005, p. 1210.
Leave a Reply
You must be logged in to post a comment.