BORCUN BİR BAŞKASINA DEVREDİLMESİ(BORCUN NAKLİ)

Alacak-borç ilişkilerinin tarafları çeşitli nedenlerle zaman içinde değişebilmektedir. 

Alacaklı veya borçlunun kendi özgür iradeleriyle, sahip oldukları alacağı veya borçlusu oldukları borcu başkalarına devretmeleri her zaman mümkündür. Hukuk literatüründe bu türden işlemlere alacağın devri veya borcun nakli adı verilmektedir.

Bu bültende inceleme konumuz, borçlunun borcunun bir başka kişi tarafından üstlenilmesi anlamına gelen “borcun nakli”. Borcun nakli en basit anlatımla, borçlunun borcunu bir başkasına devrederek borcundan kurtulması, borcu devralan kişininse alacaklıya karşı borçlu hale gelmesidir. Uygulamada en çok borcun devredildiğinin ispatı bakımından hukuki uyuşmazlıklarla karşılaşılmaktadır. Geçerli bir borç devri için gerekli olan şartların neler olduğu, borcun devri sonrası karşılıklı hak ve sorumluluklardaki yeni durum hakkında bilgi almak için bültenimizin devamındaki içeriklere göz atabilirsiniz.

1.Borcun Devredilmesi(Borcun Nakli) Hangi Hallerde Mümkündür?

Borç ilişkisinin borçlu tarafı, borcu bir başkasına devrederek kendisi borçtan kurtulabilir. Kural olarak her türden borcun  devredilmesi yasal olarak mümkündür. Emredici veya kamu hukuku kurallarına göre borçlunun bizzat ödemek zorunda olduğu borçlar ise istisnadır. Bunun dışında şarta veya vadeye bağlı borçlar, henüz mevcut olmayan fakat gelecekte doğacak olan borçlar da devredilebilir.

Borcun devri bazen kanun gereği gerçekleşir. Örneğin miras bırakanın borçlarının ölüm olayıyla birlikte mirasçılara geçmesi buna örnektir. Aynı şekilde bir ticari işletmenin devredilmesiyle, işletmenin borçlarının işletmeyi devralan kişiye geçmesi de kanun hükümleri gereği kendiliğinden gerçekleşmektedir. 

Borcun devredilmesi kanun gereği değil de alacaklı ve borçlunun istek ve arzusuyla gerçekleşecekse bunun için aralarında bir sözleşme yapmaları gerekmektedir.

 

 

2.Borcun Devri Sözleşmeleri

2.1.Borcun İç Üstlenilmesi

Borcun devredilmesi için eski ve yeni borçlu aralarında bir sözleşme yapabilirler. Buna borcun iç üstlenilmesi sözleşmesi adı verilir. Bu sözleşmeyle mevcut borçlu, borcunu  yeni borçluya devreder. Yeni borçlu da borçluyu alacaklıya karşı olan borcundan kurtarmayı üstlenir. Bu sözleşmeye alacaklı taraf henüz dahil değildir. Borçlu veya borcu devralan kişi, aralarında yaptıkları sözleşmeden alacaklıyı haberdar etmek durumundadır. Aksi takdirde alacaklının katılımı olmaksızın yapılan bu sözleşmeyle borcun devredildiğini kabul etmek mümkün değildir.

Ancak hemen belirtilmelidir ki, borcun devri için mutlaka da mevcut borçluyla borcu devralacak kişi arasında bu türden bir sözleşme yapılması gerekmez. Bu türden bir sözleşme hiç yapılmasa dahi olur. Çünkü alacaklı onay vermedikçe bu sözleşmenin alacaklıya karşı hiçbir geçerliliği ve sorumluluğu olmaz. Çünkü borcun devrinde önemli olan alacaklıyla yapılacak olan sözleşmedir

2.2.Borcun Dış Üstlenilmesi

Borcun dış üstlenilmesi gerçek anlamda borcun devri sonucunu doğuran sözleşmedir. Borcun devri denildiği zaman bu sözleşme anlaşılmalıdır. Çünkü borcun devredilmesi için alacaklının mutlaka bu işleme onayı ya da izni gerekir. borçlunun kim olduğu, ödeme gücü ve ödeme alışkanlıkları alacaklı için önemli olduğunun, alacağının borçlusunun değişmesi ancak alacaklının oluru ile mümkündür.

Borcun dış üstlenilmesi,  alacaklıyla borcu devralacak kişi arasında yapılan bir sözleşmedir. Borçlunun bu sözleşmeye rızası ve onayı aranmaz. Hatta borçlu bu sözleşmeye hiç katılmasa veya itiraz etse bile borcun devrine engel olması mümkün değildir.

Bu sözleşmenin geçerli şekilde kurulabilmesi için, her sözleşmede olduğu gibi bir öneri ve kabul aşamasının tamamlanması gerekir. Daha sade anlatımla alacaklıya bu sözleşmenin kurulması yönünde bir teklif götürülmeli ve alacaklının da sözleşme teklifine olumlu yanıt vermesi aranmaktadır. burada teklif mevcut borçlu veya borcu devralacak kişi ya da her ikisinin birlikte alacaklıya başvurması şeklinde  olabilir. borcun iç üstlenilmesi sözleşmesinin alacaklıya haber verilmesi de bir tür teklif kabul edilir.. Fakat belirtilmelidir ki alacaklının mutlaka açıkça sözleşme yapmayı kabul ettiğini beyan etmesine ya da sözleşme imzalamasına gerek yoktur. Bu sözleşmeye izin veya onay verdiğini gösteren birtakım davranışlarda bulunması dahi borcun devredilmiş sayılması için yeterlidir. Örneğin alacaklının, hiçbir itirazı olmadan borcu devralan tarafın yaptığı bir kısım ya da bütün ödemeleri kabul etmesi, faiz ödemesini borcu devralandan tahsil etmesi gibi davranışları bu sözleşmenin kurulduğuna kanıt oluşturur. 

“Davalının savunması borcun iç üstlenilmesi niteliğinde olduğundan, her ne kadar dava dışı … şirketinin defter ve kayıtlarının incelenmesinde, davacının davalıdan olan alacağı davacının borcundan indirilmiş ise de, bu işleme yönelik olarak davalı ya da dava dışı ….şirketi’nin borcun üstlenilmesine ilişkin icabı bulunmamaktadır. Söz konusu işleme davacının da açık rızası ya da örtülü olarak muvafakati yoktur.”

2.3.Borcun Devri Sözleşmesinin Şekil Şartı

Kural olarak borcun devri sözleşmesinin geçerli şekilde kurulması ve hüküm ve sonuç doğurması için belli bir şekilde yapılması gerekmez. Tarafların bir araya gelerek aralarında yazılı bir sözleşme yapıp imza etmelerine gerek yoktur. Sözlü şekilde kurulan sözleşme de geçerlidir. 

Burada borcun devri sözleşmesinin bir karşılık mukabilinde yapılıp  yapılmadığı da önemlidir. Çünkü eğer borcu devralacak kişi hiçbir karşılık beklemeden borçlunun borcunu devralmaktaysa, bu sözleşme bir tür bağışlama vaadi olduğundan yazılı şekilde yapılması gerekmektedir. Aynı şekilde, eğer devredilecek borç şekil şartına tabi bir şekilde ifa edilecekse o zaman da sözleşmenin bu şekle uygun yapılması gerekir. örneğin bir taşınmaz satışından doğan borcu alıcı adına ödemeyi üstlenen kişi devraldığı borcu tapuda resmi şekilde taşınmaz satış sözleşmesinden doğan borcunu tapuda resmi şekilde yapılacak sözleşme ve ödeme sonucu ifa edebilir.

2.4.Borcu Devralan Borçluyu Borçtan Kurtarması Karşılığında Bir Bedel İsteyebilir Mi?

Borcun devralınması işlemi normal olarak bir karşılık beklentisi içinde yapılmaktadır. Borcu devralan, mevcut borçluyu borçtan kurtarmasının  karşılığında, borçludan bir edim veya bir bedel beklemektedir. Dolayısıyla borcun devri sözleşmeleri karşılıklı alacak ve borç yükleyen iki taraflı sözleşmeler olarak yapılabilir. Ancak bu zorunlu değildir. Bir kimse pekala başkasını bir borcundan hiçbir karşılık beklemeden de kurtarmayı vaad edebilir. Bu durumda da ivazsız bir borç devri sözleşmesinden bahsedilir. Bu konu sözleşmelerin hangi şekilde yapılması gerektiğini belirlemesi yönüyle önemlidir. Borçlunun borcunu bir menfaat karşılığı devralan kişinin yaptığı sözleşmenin yazılı şekilde kurulması aranır. Yargıtay kararına konu olan bir davanın karşı oy yazısından aşağıda alıntılandığı gibi;

Borcun naklinin düzenlendiği maddelerde borcun nakli için, ivazlı veya ivazsız mı olduğu konusunda bir ayrıma ve hükme yer verilmediği gibi borcu üstlenenin alacaklının halefi olacağına dair bir kural da getirilmemiştir. Kural olarak borcun nakli karşılıksız bir üstlenme değildir. Karşılıksız bir üstlenmeden söz edebilmek için borçlu ile borcu üstlenen üçüncü kişi arasında bu konuda yazılı bir sözleşme bulunması gerekir. Bunun nedeni karşılıksız üstlenme bağışlama vaadi sayılacağından, buna ilişkin sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasının, BK 238/1. maddede geçerlilik şekli olarak düzenlenmiş olmasıdır.

3.Borcun Devredilmesinin Hüküm ve Sonuçları

Borcun iç üstlenilmesi halinde borçlu borçtan kurtulur, borcu devralan borçluyu borçtan kurtarma taahhüdü altına girer. Borcu devralan bu taahhüdünü borcu ödeyerek veya alacaklıyla borcun devri konusunda bir anlaşma yaparak yerine getirebilir.

Borcun dış üstlenilmesinde yani borcun tam anlamıyla devri halinde, borçlu borcundan kurtulur, devralan yeni borçlu haline gelir. Yanı borç ilişkisinin borçlu tarafı değişir. Alacaklı artık borcunu devralan kişiden isteyebilir, eski borçluya ödeme için başvuramaz.

4.Esas Borç Miktarı, Faiz, Cezai Şart ve Tazminat Haklarının Durumu

Borcun devredilmesiyle borcun içeriği değişmez, miktarı, konusu aynen devam eder. Eski borçluya karşı doğmuş bulunan faiz, cezai şart ve hatta sözleşmenin ihlalinden doğan tazminat hakları da borcu devralan kişiye geçer.

Borç için işleyecek yeni faizler de devralana ait olur.

5.Zamanaşımı Defini İleri Sürme Hakkı ve Diğer Savunmaların Durumu

Borç ilişkisinden doğan savunma hakları borcu devralana geçer. Örneğin zamanaşımı defini ileri sürebilir hale gelir.

Borcu devralan kişi, eski borçluya ait kişisel savunmaları ise alacaklıya karşı ileri süremez. Örneğin eski borçlunun takas definde bulunma hakkı varsa bunu ileri sürmesi mümkün değildir.

6.Kefillerin ve Rehin Verenlerin Durumu

Devredilen borca kefil olmuş veya borç için teminat olarak rehin vermiş kişilerin sorumluluğu, borç devrine onay vermedikleri sürece devam etmez, son bulur. Çünkü onlar da borçlunun kim olduğunu bilerek ve ona güvenerek bu borca kefil olmuş veya teminat göstermişlerdir. Borçlunun değişmesinden etkilenecekleri için ancak borcun devrini onaylarlarsa sorumluluklarının devam edeceği öngörülmüştür.

Şunu ayrıca belirtmek gerekir ki, bir borcun devri için o borca kefil olanların da rızasının alınması gerekli değildir. Onlar sadece sorumluluktan kurtulur veya onay verirlerse borçtan sorumlu kalmaya devam ederler.

7.Borcun Devredildiğinin İspatı

Uygulamada en çok bu konuda uyuşmazlık çıkmaktadır; çünkü borcun devredilmesi için bir yazılı belgeye, sözleşmeye, senede ihtiyaç yoktur. Ancak bazı durumlarda borç devredildiğinde devredilen borçla ilgili bir bono ya da adi senet düzenlendiğine şahit olunması mümkündür. fakat tek başına bu belgeler de borcun devredildiğini kanıtlamaz, zira bu belgelerin üstünde borcun kaynağına dair bilgi bulunmaz, özellikle bonoda bu türden kayıtlar senedin geçersizliğine neden olur. Bu durumda yapılacak yargılamada ispat kuralları dahilinde borcun devredildiğinin ispatı gerekecektir.

Borcun devri kurumu, özellikle takas ve mahsup kurumlarıyla karıştırılmaktadır. Bir kimsenin yaptığı ödemenin ne amaçla yapıldığını tespit zordur. Bunun için aradaki ilişkilerin ve taraflarının tespit ve  takibi gerekir. takas ve mahsup işleminde iki tarafın birbirinden olan karşılıklı alacak ve borçları söz konusudur. Birinin diğerinden olan alacağı, ona olan borcu ölçüsünde silinmektedir. Oysa borcun nakli sözleşmesinde borç ilişkisinin bir tarafı değişmektedir. Takas ve mahsup varması gerekli tek taraflı irade beyanıyla geçerli olurken borcun devri için sözlü de olsa bir sözleşme ilişkisinin varlığını ispat gerekir. Bu noktada özellikle alacaklıya götürülen sözleşme teklifinin ve alacaklının da bu sözleşmeye verdiği açık veya örtülü onayın iaptı gerekmektedir. Aşağıda konuyla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararına yer veriyoruz.

“Esasen yanlar arasında 14.900 Euro’nun davalı tarafından davacıya ödenmesi gerektiği noktasında ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı, bu borcun davacının dava dışı … şirketine olan borcundan mahsup edilerek borcun ödendiğini savunmaktadır.

Dava dışı …şirketinin, davalının davacıya olan borcunu kendisinin davacıdan olan alacağından indirmesi yönündeki işlemi, borç ilişkisinin davacı ve davalı arasında gerçekleşmesi ve aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağın indirilmesinin söz konusu olmaması nedeniyle takas olarak nitelendirilemeyeceği gibi alacağı doğuran olayla ilgili olarak alacaklının elde ettiği bir menfaatin ya da borçlunun katlandığı külfetin alacaktan indirilmesi de söz konusu olmadığından mahsup olarak kabul edilemez.


Borcun dış üstlenilmesi için ise davacı ile dava dışı … şirketi arasında sözleşme ilişkisi bulunması gerekmekte olup, bu yanlar arasında borcun üstlenilmesine yönelik sözleşme ilişkisi kurulmamıştır.

Davalının savunması borcun iç üstlenilmesi niteliğinde olduğundan, her ne kadar dava dışı … şirketinin defter ve kayıtlarının incelenmesinde, davacının davalıdan olan alacağı davacının borcundan indirilmiş ise de, bu işleme yönelik olarak davalı ya da dava dışı ….şirketi’nin borcun üstlenilmesine ilişkin icabı bulunmamaktadır. Söz konusu işleme davacının da açık rızası ya da örtülü olarak muvafakati yoktur.

Bu durumda yerel mahkemece, davalının savunmasının borcun nakli niteliğinde olduğu göz önüne alındığında, borcun nakline davacı alacaklının muvafakat ettiği ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dava dışı şirket defterlerindeki mahsuplaşmaya ilişkin muhasebesel işlemlere davacı yanın sessiz kalarak ve ödeme yapmayarak zımnen muvafakat ettiği, mahsuplaşma işlemi borcun nakli olarak kabul edilse bile, davacının zımnî muvafakatinin bulunduğu yönündeki direnme kararı yerinde değildir.”

SONUÇ

Borcun devri bir sözleşme ile olur. Bu sözleşmeye alacaklının katılımı veya onay vermesi zorunludur. Sadece borçlunun bir başkasına borcunu devretmesinin alacaklı bakımından hiçbir geçerliliği yoktur, alacaklı borcunu eski borçludan talep ve dava edebilir. Ancak borcun devrine alacaklı rıza göstermişse 

veya borcu devralan kişinin yaptığı baı ödemeleri kabul etmek gibi davranışlarla örtülü şekilde devri kabullenmişse, artık eski borçludan alacağını talep ve tahsil edemez. 

Borcun devredildiğinin ispatı uygulamada güç olabilmektedir. Bu türden hukuki uyuşmazlıklarla ilgili davaların doğru takibi ve ispat konusu önem arz etmektedir. Bültende cevabını bulamadığınız hukuki soru ve sorunlarınız için Solmaz Hukuk ve Danışmanlık ekibiyle iletişime geçebilir, konuyla ilgili aşağıdaki makalelerimize de göz atabilirsiniz.

“TİCARİ İŞLETME DEVRİ VE DEVRE BAĞLANAN HUKUKİ SONUÇLAR”

“ALACAĞIN DEVREDİLMESİ(TEMLİKİ)”

Saygılarımızla.

REFERANSLAR

EREN, Fikret, 2011, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayıncılık, Ankara, s.1195, 1204.

OZANEMRE YAYLA, Hatice Tolunay, “Borcun Naklinin Borca İlişkin Benzer Etkili Diğer Hukuki Kurumlar Karşısında Teorik Sınırları”, erişim: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/373467.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/3087 E., 2020/691 K., 29.09.2020.